8. Bölüm

Minokta ne yapacağını biliyordu, Bay Angio’nun da oluruyla derhal çalışmaya başladı. Bu kez yapacağı mozaik tablo diğerleri gibi duvara monte edilmiş şekilde değil, çok küçük tesseraların dizilmesiyle oluşan hareketli yüzeyi ile ışık altında adeta canlanan ve yüz ifadesinin detaylı olarak seçildiği, kendine özgü karakterli bir mozaik resimdi. Bu malzeme türü Bizantion sanatına egemen olan soyutlama eğilimi ile birleşerek, iki boyutlu derinliği reddeden ve çizgisel kimliğe bürünmüş bir resim anlayışıyla yapılmıştı.

Kucağında taşıdığı bebek İsa ile Kutsal Maria, elinde tuttuğu mektubu Messina halkına gösteriyor, tablonun üst kısmında uçan meleklerin yaydığı ışıklarla her yer aydınlanıyordu.

Minokta, tabloyu Bayan Federica’ya söz verdiği gibi Azizler gününden çok önce gece gündüz demeden çalışarak tamamlamıştı.

Tabloyu, Bayan Federica’ya teslim etmek üzere Kharon’la birlikte taşıyarak götürmüşlerdi. Bayan Federica bu olağanüstü tabloyu gördüğü anda önünde haç çıkartarak dizleri üzerine çökmüş ve hayranlık dolu bakışlarla adeta donup kalmıştı. Neden sonra kendine geldi ve bir rüyadan uyanırmışçasına Minokta’ya bakarak bu tablonun adı “Madonna delle Lettera” olmalı dedi.

Minokta, o esnada oluşan büyülü havayı bozmak istemediğinden, sesini çıkartmadan başını eğerek kabul ettiğini belirtti.

Bayan Federica, tabloya bu adı vermesini Minokta’nın da kabul ettiğini görünce, düzlerinin üzerinde doğrularak ayağa kalktı;

“Bu tablo, Azizler gününde Cenova’da, Santa Caterina Kilisesinde olmalı.”

“Tablo sizindir Bayan Federica, onu istediğiniz yere götürebilirsiniz.”

“Yarattığın olağanüstü tablo, yerine konduğu zaman gerçek değerini kazanacaktır. Bundan emin olabilirsin, çünkü senin değerin böyle kutsanacaktır.”

“Her defasında beni hayretler içinde bırakıyorsunuz, bu güne kadar sizin gibi yüreği iyilikle dolu, sanatın ve sanatçının hamisi olan birisine rastlamamış olmak, herhalde geçmişimizden kaynaklanmakta. Haçlılar tarafından manastırların, kiliselerin, anıtların yağmalandığı, ikonların parçalandığı, mozaiklerin, fresklerin üzerlerinin kapatıldığı zamanlardan kalan inancımızla aynı şeyleri şimdi sizlere mal etmekteyiz. Oysa hiçte bildiğimiz gibi olmadığını sizi tanıdıktan sonra anladım.”

“Sen yinede hepimizin aynı olduğunu düşünme, ne demagog rahipler, ne sahtekar keşişler vardır. Çoğu geçmişte olduğu gibi yine aynı şeyi düşünür, fırsat bulsalar ne fresk bırakırlar ne de mozaik. Bunlardan nasıl sanatsever olmalarını bekleyebilirsin. Ben ve benim gibi olanlar ise onlardan farklıdır ve onlardan farkımız ise hür düşünceli ve laisizme olan inancımızdır.”

“Öyle anlaşılıyor ki, ileride yapacağımız çalışmalara dar bir görüşle yaklaşmayacak; kadını daha fazla görünür kılmak adına desteklerinizi esirgemeyeceksiniz.”

“Bunu aksini düşünmek, herhalde kendime ve Azize Clara Cemaati adına yapabileceğim en büyük ihanet olacaktır.”

“Kadının aşağılanmadığı, üstünün başının örtülmediği, erkeğin himayesi altında yaşayan bir yaratık olarak görülmediği güne kadar sanatımı kullanmaya söz verdim. Bundan sonra verdiğim söze sadık kalarak, yolumdan sapmayacak olduğumdan dolayı beni fazlasıyla onurlandırdınız.”

“Senden cemaatimiz adına Agora Manastırı için bir tablo daha yapmanı istiyorum, bu defa seçim senindir.”

“İsteğinizi, sanatımla yaşama ve yaşatmanın onuruyla yerine getireceğim.”

Minokta’nın yapacağı tablo belliydi, önceden kararını verdiği Maria Magdalene tablosu olacaktı, düşüncesini Kharon’a açıkladı;

“Ne diyorsun Kharon, bu kez eserimizle kendimizi kabul ettirip, onurlanmak üzere dimdik ayakta durabilecek miyiz?”

“Çok cüretkâr bir davranış olacak bu; belki de şimşekleri üzerine çekeceksin, seni sonuna kadar savunacağımı biliyorsun ancak nereye kadar sürükleniriz bunu bilmiyorum.”

“Yaptığımın bende farkındayım Kharon ama böyle yapmazsam, bu cüreti bir kez daha gösterebilir miyim bilmiyorum? Kiliseler arasındaki çekişmenin en durgun olduğu bu zamanda bu tabloyu yapmazsam kendime olduğu kadar sana da olan saygımı yitireceğim, varsın bütün şimşekler birer mızrak olsun, üzerime gelip bütün bedenime saplansın.”

“Yine aynı biçimde küçük cam tessera parçacıklar mı kullanacaksın? Yoksa başka bir düşündüğün var mıdır?”

“Boyutları oldukça büyük bir ikonu andıracak bu tablo. Yine cam tesseralar kullanarak yapacağım, uzaktan sanki bir ikona bakarmış gibi olacak.”

“Sen çalışmaya başla, ben de gidip Patriyarkos’u göreyim, bakalım önceden yaptığımız iş için para almadığımıza inanacak mı?”

Kharon, atölyeye giderek Patriyarkos’un, Maximus aracılığı ile söylediği işten para almadıklarını, eğer inanmazsa da, işi esasında Cenevizli Carlo Angio için yaptıklarını söyleyerek, kendisine sorabileceğini söyledi.

Patriyarkos’un uçan kuştan dahi haberi olduğundan konuyu bildiğini, Maksimus ile önceden konuştuğunu ve ayrıca Bay Angio’nun takdirlerini kazandığından kendisinin de ne kadar kıvanç duyduğunu belirtti.

Böylece kendisini sorumluluktan kurtaran Kharon çok rahatlamıştı. Bundan sonra yapacakları iş içinde yeni bir borç doğmuyordu. Bayan Federica, Minokta’dan başka bir tablo yapmasını bizzat istemişti. Bu kez aklına arkadaşı Nikolaus’un dediği gibi para pul işlerinden hiç anlamadığı geldi. Öyle ya, yine bu işi hayır için mi yapacaklardı? Acaba gidip Bay Angio ile konuşsa mıydı? Ama bunu önce Minokta’ya sormalıydı.

“Atölyeye gidip Patriyarkos ile konuşup anlaştık. Ancak aklıma takılan başka bir şey var; yeni yapacağın tablonun bir bedeli olacak mı? Bunun için ne düşünüyorsun?”

“İyi bir soru Kharon, bilmem ki, ne yapsak Bayan Federica’ya bir şey demek yanlış olacaktır. En iyisi sen yine Bay Angio ile bir görüş istersen.”

“Ben de sana bunu soracaktım, aynısını düşündüm de sana sormadan yapamadım.”

“Yalnız sakın doğrudan sorma, biraz politik davran, Bay Angio durumu kavrayacaktır herhalde.”

“Güvenini kazanmışken bunu yapamam doğrusu, yani politik davranmayı becerebileceğimi sanmıyorum da başka bir yol deneyeceğim.”

“Beni fazla meraklandırmada söyle işte”

“Ona Patriyarkos’tan söz edeceğim. İlk başta bu iş için onun aracılığı ile geldiğimizi ve hangi şartlarda bu işe girmiş olduğumuzu anlatacağım, gerisi gelecektir zaten.”

“İyi bir çıkış yolu bulmuşsun Kharon, gidip derdimizi anlat bakalım.”

Kharon, Bay Angio’yu tekrar görmeye gittiği zaman, aldığı teklife inanamadı. Birkaç güne kadar, hazırlıklarını tamamlayıp Cenova’ya gitmek üzere yola çıkacaktı.

Eve döndüğünde sanki testiler dolusu şarap içmişçesine sarhoş gibiydi. Minokta, onu görünce kendi kendine; kötü bir şey oldu galiba, Kharon bana anlatmaya cesaret edemediğinden gidip sarhoş oluncaya kadar şarap içti herhalde diye düşündü.

 Kendisini toparlayan Kharon;

“Minokta içmeden sarhoş oldum, sebebini söylediğim zaman bakalım sen ne yapacaksın?”

“Eğer düşündüğüm gibi kötü bir şeyler oldu da sen üzüntünden bu haldeysen, hiç üzülme, yaşam devam edecek ve bizde kendi yolumuzda ilerleyeceğiz.”

“Kötü bir şey mi? Yok yok, ne kadar düşünsen de aklına hiç gelmeyecek bir şey oldu. Bay Angio, yaptığın tabloyu Cenova’ya götürmemi istedi.”

“Neee, sen Cenova’ya mı gideceksin? İyi ama nasıl?”

“Ben de bilmiyorum, Bay Angio’nun yanına gittiğimde kafamda söze nereden başlasam da derdimi anlatsam diye lafı ağzımda evirip çevirirken, sana bir şey söylesem yapar mısın diye sordu? Ben de yeter ki siz isteyin diye cevap verince, o halde yaptığınız tabloyu Azizler gününden önce Cenova’ya götürmemi istiyorum dedi. Hiç düşünmeden olur dedim.”

“E, sonra? Sonra Bay Angio, bunu git birde eşin Minokta’ya sor, bakalım o ne diyecek dedi. Gelirken de ben ne yaptım diye düşünmekten kafam döndü, içmeden sarhoş oldum işte. Sen bu işe ne diyeceksin şimdi?”

“Bayan Federica tablonun Azizler gününden önce Cenova’da, Santa Caterina Kilisesinde olmasını istemişti. Demek ki Bay Angio bunun için senin gitmeni istedi. Bu çok iyi bir teklif Kharon, gerçekten güvenini kazandığını gösteriyor. Hemen yarın git ve yapacağın yolculuk için Bay Angio ile konuş.”

Kharon, Bay Angio’nun “Elettra” adlı gemisiyle Cenova’ya gidecekti. Gemi iki gün sonra Porta S.Chiara’dan sefere çıkmasından önce Kharon’a avans olarak iyide bir para ödemişti. Bir kese Genovino’yu belli ki hem yapacağı seyahat hem de Bayan Federica’nın istediği ikinci tablo için vermişti. Böylelikle istediğinden çok daha fazlasını elde etmiş oluyordu.

Hiç açık deniz yolculuğuna çıkmamış Kharon şimdi kara kara düşünüyordu, onca yolu nasıl gidecekti. Aynı zamanda korkuyordu da. Ne kadar düşünse de, ne kadar korksa da başka çaresi yoktu, söz ağzından bir kere çıkmıştı. Birde işin iyi taraflarını düşünmek lazımdı, böyle bir seyahate çıkmakla hiç görmediği hiç tanımadığı yerleri gezip görecekti.

Fazla zamanı yoktu, gemi iki gün sonra sefere çıkacaktı. Bay Angio “Madonna delle Lettera” tablosunu gemiye teslim edeceği bilgisini önceden vermiş olduğundan, yanına aldığı birkaç parça eşyasıyla Minokta’ya veda etme zamanı gelmişti.