“Kitap Eleştirileri” köşemizde bu kez, ünlü müzisyen Bülent Ortaçgil’in yaşamöyküsü ve müzik adına ortaya koyduğu tüm çabaları ile çalışmalarının ele alındığı, kapsamlı, derinlikli ve ülkemizdeki müzik ve müzisyenlerin yaşamlarına ışık tutan önemli çalışmalardan biri olarak Orhan Kahyaoğlu tarafından hazırlanan “Ayrı Düşmüşüz Yan Yana” adlı kitap konu olacak.
Müziğin, plaklardan dinlendiği, televizyonun siyah-beyaz, tek kanallı olduğu zamanlarda, TRT‘nin önemli müzik programı yapımcılarından Yavuz Aydar bir gün Kadıköy Maarif Koleji öğrencilerinden genç bir sesi tanıtmaktaydı, “Benimle Oynar mısın?” diyen.
Oturduğum yere çakıldım kaldım dinlediğim zaman. Yavuz Aydar bir şeyler soruyor, Bülent Ortaçgil’de ona cevap yetiştirmeye çalışıyordu ama ne dedikleri değil, duyduğumuz müzikti önemli olan. Bu güne kadar işittiklerimizden, dinlediklerimizden farklı bir müzikti bu müzik.
Bülent Ortaçgil, çaldığı gitarıyla ve söylediği şarkılarıyla bizden biri olarak karşımıza çıkıyordu.
Orhan Kahyaoğlu şöyle anlatıyor bu günü:
“Albümün en çekici yanı, şarkılardaki büyülü, ironik sözlerdi. Hiçbir idealist yönseme yoktu bu şarkıların sözlerinde. İnanılmaz doğallıkta; kendi özel hayat ve ilişkilerinden kesitler sunan, ama bu kesitleri bir şiirsellik ve ironiyle çerçevelendirmiş bir şarkıcı vardı karşımda. Çokça soru soruyordu şarkılar. Kentli bir küçük burjuva ya da orta sınıf gencinin kendini sorguladığı incelikli duyarlıklarla dolu şarkılardı bunlar. Yalnızlık, yabancılık gibi duyguları ilk kez Türkçe yazılmış bir albümün şarkılarında hisseder oldum. Bir yanıyla rock’n roll dinleyen, diğer ucuyla o yılların siyasal-toplumsal baskısına karşı yoğun tepkileri olan ama politik duyarlılığı olsa da gerçek anlamda hiçbir zaman politika yapamayan, üretemeyen bir gence bambaşka ışıklar saçıyordu bu albüm. Kırılgan bir duyarlılığı simgeliyordu. İlk kez, bu şarkılar yoluyla, kendini, iç dünyasını sorgulayan, huzursuzlanan bir genç olmuştum. O güne kadar dinlediğim hiçbir albüm ya da şarkı, bireysel bakışımın kapısını böyle aralayamamıştı. Albüm, konsept bir özelliğe sahip olmasa da, bir günden sayısız kesitler taşıyordu sanki. İnsan ilişkilerindeki kırılganlıklar, kutsanan ve ulaşılamayan aşk, bitmez tükenmez yalnızlıklar, hayattaki yabanıllık varoluşsal bir algıyla albümdeki şarkılara taşınmıştı.”
Arkadaşların evlerinde müzik dinlendiği günlerde, “Benimle oynar mısın?” albümü bizim grup tarafından belki de binlerce kez dinlenmişti Fenerbahçe Gülizar sokaktaki evde ve her dinlenişte uyandıracağı bir başka duygu ile düşünceyle.
Eminönü’nden sesler geliyordu, “Sıııııcaaaak siimiüüeeet”
Herkese çok aşinaydı belki işitilen bu sese ama bunu dinleyenler anlamalıydı, ne olduğunu ve nasıl işitildiğini?
Bu ses Eminönü’nde simit satan bir simitçinin değil, o kalabalığın içinde yitip giden bir aşktan geriye kalan seslerin ta kendisiydi.
Kitabın anlatımı iki yönde devam etmekte, birincisi Bülent Ortaçgil’in yaşamından kesitler, diğeriyse onun sanatı ile ortaya koyduklarının ayrıntıları.
Bu ayrıntılar öylesine etkileyici ki, her albümdeki şarkıların teker teker yorumlandığı bölümler neredeyse notalarına kadar özümsenerek iletilmeye çalışılmış okuyuculara.
Bütün bunların yanı sıra, ülkemizin müzik tarihine ışık tutacak bir belge niteliğindeki bölümlerde mevcut kitapta;
1970’lere kadar Türk Pop Müziği’nin genel panoramasından, 1970’li yılların en yaygın müziği Arabesk’e ve 1980’li yıllardan günümüze kadar uzanan süreçte Pop Müziğin siyasi ve politik süreçteki oluşumu hakkındaki değerlendirmelerin bulunduğu bölümlerle de, kitap bir anlamda belgesel nitelikte kazanmış.
Bütün bu değerlendirmelerin ötesinde bence kitabın en hoş olan tarafı, Bülent Ortaçgil ile birlikte müzik yapan önemli isimlerin yanında isimleri çok fazla bilinmeyen ancak, müzik dünyasına yön veren pek çok isminde alt başlıklar halinde tanıtıldığı bölümlerdir.
Kimler vardır bu bölümlerde;
Bülent Ortaçgil, İstanbul’da Kadıköy Maarif Kolejindeki öğrencilik yıllarının ilk günlerinde müziğin adresi Kalamış’ta, her ne kadar kitapta sözü edilmese de pek çok kişiyle tanışmıştır. Tanıştığı isimler arasında Fikret Kızılok dönemin ünlüleri arasında yer alan önemli bir isim olup, ayrıca askerlikte tanıştığı Siret Yurtsever’den söz edilse de, Deniz Dündar ve Harun Kolçak ile birlikte kitapta adı geçenlerin çoğu birer Kalamış müdavimidir.
İlerideki günlere yön verecek olanlardan bir diğer isimde Kalamış’ın Trubaduru Erkan Şimşek’tir.
Bülent Ortaçgil ile ayrılmaz ikili olan Erkan Oğur’un da hem Ortaçgil’in müziğine hem de genel anlamda müziğe yaptığı önemli katkıları kitapta uzun uzadıya ele alınarak okuyucuya yansıtılmış olup bu anlamda da, müzik ve müzisyenler camiasının tanınması açısından da önemli bir çalışmaya imza atılmıştır.
Kitapta, bu anlamda ki özel bölümlerde;
Erkan Oğur’un yanında, Gürol Ağırbaş, Cem Aksel ve son bölümlerde Baki Duyarlar tanıtılmakta ve özellikle ifade edildiği şekliyle müziğin beşiği olarak Kalamış Köhne müdavimlerinin pek çoğununda geçmişte ve günümüzde müzik dünyasına katkılarından söz edilmektedir.
Orhan Kahyaoğlu’nun ayrıca “Pink Floyd” ile “Jethro Tull” adlı kitapların da yazarı olduğunu vurgulamak, sanırım Bülent Ortaçgil ile Satürn gezegeninin halkaları gibi çevresinde yer alan pek çok müzisyenin de tanımlandığı bu kitabın değeri daha iyi anlaşılacaktır.
Ülkemizde böylesine çalışmaların çoğalması, sanat ve sanatçıların dünyalarının tüm topluma açılarak her alanda yayılmasına katkı sağlanması adına Orhan Kahyaoğlu’na teşekkür ederim.