BİR TÜRK KLASİĞİ

Bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olma deyişine en uygun örneklemeyi bir gazete haberinde okuyunca, aslında ağlanacak durumda olmamıza rağmen kahkahalarla güldüm.

Söz konusu haber, Kuşadası’nda doğmuş olan trompet sanatçısı Muvaffak Falay’ın, Belediye Başkanı tarafından sanatçı ve sanata olan saygı ile aynı zamanda bir vefa örneği olarak Kuşadası Festivali sırasında Tülin Atalay isimli sanatçı tarafından yapılan heykelinin açılışı ile ünlü sanatçıyı onurlandırmış olmasıydı.

Açılışta bulunan sanatçı garip bir durumla karşılaşarak kısa ve öz bir şekilde değerlendiriyor heykelindeki çarpıklığı, sanatçı Tülin Atalay hayatında caz trompetçisi görmemiş galiba, heykelde trompet çalan sanatçının iki elinin sekiz parmağınıda enstrümanın üstüne yerleştirmiş, oysa trompette üç valf vardır ve tek el perdelerin üzerinde diğer else enstrümanı tutarak tek elin üç parmağıyla çalınır. Trompet değil kaval çalıyorum sanki.

Ne yapsın be baba, hayatında türküden başka bir şey dinlememiş olan bu garip heykeltıraşın bildiği 8 delikli bir kaval ile 3 telli bir saz.

Model olarak eline verdikleri fotoğrafından bile görebilmeyi beceremiyor, bir trompet nasıl tutulur ve nasıl çalınır, onun bildiği bir tek kaval ya her nefeslinin aynı şekilde çalınması gerektiğini düşünüyor, hatta model fotoğrafına bakarak enstrümanı yanlış tutarak çaldığını düşünüyor ve doğrusunun esasında kendi yaptığı heykeldeki gibi olması gerektiğini düşünüyor.

Bir ülke düşünün ki topraklarında iki bin sene öncesinin heykel merkezi olarak faaliyet gösteren şehirleri ile okulları bulunsun, kayıp ülke Atlantis’i aramaya gerek yok gözlerimizin önünde aslında o ülke, taşıdığı bütün değerlere ait izler silinmiş ve yok olmuş tek bir ize dahi rastlamak mümkün değil, böyle bir ülkede yetişen heykel sanatçısına bakın ki, evrensellik adına bir bilgi ve görgü fukarası olsun.

Sanatı adına yaptığı ilk vukuat bu da değildir heykeltıraş Tülin Atalay’ın, 2007 yılında Kırklareli Babaeski ilçesine yaptığı Fatih heykelinde Fatih’in bindiği atı çift cinsiyetli olarak gösterme gibi bir garabete de imza attığından heykel geri gönderilmiş.

Heykel ve diğer görsel sanatların sergilendiği müzeler ile dünyanın çeşitli ülkelerinde yaşayan örnekleri görme ve tanıyabilme becerisi edinmiş olabilseydik böylesine ucubeliklere de imza atmamış olacaktık.

İşte ağlanacak halimiz ortada ama bizler sadece gülebiliyoruz artık.