FİKİRTEPE GERÇEĞİ

Fikirtepe’de bir sokak

Fikirtepe, Kadıköy’de pek çok kişinin bildiği halde, gidip görmeyi aklının ucuna dahi getirmediği, ancak son zamanlarda yükselen göz alıcı yapılarıyla dikkat çeken ve etrafında dönen tartışmalar nedeniyle adını sıkça duyduğumuz bir semt. 500 metre aşağısında hızlı bir yaşam sürmekte; çevresinde gökdelenler, alışveriş merkezleri, çarşılar, sinemalar mevcut ama Fikirtepe’de yaşam bir süredir durmuş görünüyor. Burası bir kaç yıl önce kentsel dönüşüm kapsamına alındı. Binlerce ev yıkıldı ya da terk edildi, geride kalanlarda hâlâ mesken sahipleri oturuyor. Ancak kimse oturmak istemediği için artık aileler de buradan ev kiralamıyor. Kaçak yaşayan Afganlar, Türkmenler, Suriyeliler ya da başı suçla dertte olup adresi bilinmesin isteyenler ev tutup, birkaç ay sonra kirayı da vermeyerek kaçıp gidiyorlar. Burası bir yerleşim yeri olarak 50-60 yıl öncesinde gecekondu bölgesi olarak kurulmuştu. Daha sonraları çeşitli imar aflarıyla üçer dörder katlı apartmanlara dönüşen gecekondular, kent merkezinde olmalarına rağmen kaçak, niteliksiz, dayanıksız ve çarpık yapılaşmaları nedeniyle bu dönüşüm biçiminin gündemindedirler.

Fikirtepe’den Çamlıca’ya bakış

Öngörülen plan ve projeler, bu mahallelerde yaşayan insanların sosyo-ekonomik gerçeklerine uygun olmadığından yükselen barınma maliyetleri nedeniyle burada yaşayanları mahalle dışına taşınmak zorunda bırakan niteliklerdeki projelerdir. Doğrudan yüksek gelir gruplarına ve onların beklentilerine hitap edecek şekilde tasarlanan projeler spekülatif yatırımlarında hedefi haline gelmiştir.

Fikirtepe’de süren inşaatlar

Bölgede Kentsel Dönüşümün geldiği noktada biten proje sayısı 15, 3 tanesinde iskan mevcut diğerlerinde ise tapu sorunu sürmekte. 5 yapı adasında inşaat firmaları işleri tamamen bırakmış durumda. Toplam sorunlu ada sayısı ise 41. Bunların kiminde yıllar öncesindeki yıkımlardan sonra bir türlü başlamayan inşaatlar, kiminde ise başlamasına rağmen ağır ilerleyenler, kiminde de birden fazla firma işin içinde olduğundan süreç kilitlenmiş halde.

Fikirtepe’de süren inşaatlar

Özel Proje alanı olarak belirlenen bölgeye, eşi benzeri olmayan bir imar hakkı tanındı. Buna göre, Fikirtepe’de yaşayan parsel sahipleri parsellerini birleştirip belli bir metrekareye çıkmayı başarırlarsa 4.14 oranında yapılı imar hakkına sahip olacaklardı. Bu oran Kadıköy bölgesindeki emsallerin tam 2 katıydı.

Gecekondular Gökdelen oldu

Rant öylesine iştah açıcıydı ki bölgeye üşüşen inşaat firmalarının nitelikleri inşaatçılıktan çok uzaktı. Bu inşaat firmalarından bir tanesi de TV dizi yapımcısı olarak tanınan bir isim. Dizinin bazı bölümleri de bu bölgedeki yıkım sürecinde ortaya çıkan Beyrut ya da Suriye’deki iç savaşı andıran görüntülerin atmosferinde çekilmiş. Bundan sonrasında ise aynı dizi yapımcısı firma inşaatları yarım bırakarak pek çok insanın mağduriyetine neden olmuş. Bölgede bu şekilde yüzüstü bırakılıp bankalardan aldıkları kredileri ödemekte zorlanarak borç batağına düşen veya bir başka şekilde ev sahibi iken sokak ortasında kalan 60 bini aşan sayıda insan mevcut. Uzu süredir kira desteği de alamayan bu insanlar büyük maddi zorluklar içerisinde yaşam mücadelesi vermekte.

Fikirtepe’nin rantı

Sorunlarını gündeme getirmek üzere pek çok eylem yaparak seslerini duyurmaya çalışan bölge insanlarına yetkililer tarafından verilen sözler de şimdilik unutulmuş halde.

İnşaat firmaları ile hak sahipleri arasında köprü görevi görecek ve süreci yönetecek bir kamu kurumu olmadan Fikirtepe’de sorunların çözümü hayli zaman alacak gibi görünmekte.

Fiziksel olarak daha yaşanabilir mekanların oluşturulmasına yönelik projeler, toplum kalkınması projeleri ile birleştirilerek hayata geçirilebildiği takdirde İstanbul’un bir dünya kenti olma hedefine daha yaklaşılacak, hem de deprem tehlikesine karşı can ve mal güvenliği sağlanmış olacaktır.

Fikirtepe örneğinde de görüldüğü gibi İmar planlama süreci ile bazı noktalarda İstanbul metropoliten alanının sorunlarına çözüm bulmak mümkün değildir. 21. Yüzyıla yakışır bir İstanbul’un yaratılabilmesi yeni yaklaşım ve arayışları zorunlu kılmaktadır.

ÜLKEMİZİN BLUES’CULARI

Ülkemizin ilk “Blues Derneği” kurulmuş. Güzel bir girişim. Kurucuları, derneğin amacını; Blues Dünyasını daha çok insanın tanıması, dinlemesi ve müzisyen olarak katılmasını sağlamak olarak tanımlamışlar.

Blues Müziğin bilinirliğini “Blues Brothers” filmi ile arttığını gözlemlediklerini söylüyorlar. Blues Müziğinin 2000’lerden sonra ayrı bir janr olarak keşfedildiğini ve çoğu özelliği bakımından Türk Kültürüne çok yakın olduğu ve aslında tam bir blues memleketinde yaşadığımızı, Türk Halk Müziği adıyla zaten kendimize has bir Blues Müziğimizin olduğunu ve orijinalinin bize çok yakın olduğunu da sözlerine ekliyorlar.

En sonunda da Blues Müzik ile ilgili projelere, fon, fikir ve iletişim desteği sağlamanın önemine vurgu yaparak, konser etkinliklerine mutlaka yer vereceklerini ve gençler olmadan Blues Müziğin yaygınlık kazanmasını mümkün görmediklerinden, konserlerde ve diğer etkinlik alanlarında gençleri mutlaka görmek istediklerini ve sorumluluk paylaşmaya verdikleri önemi açıklamaktalar.

Derneğin amacı ve ne yapmak istediklerini, Blues Müziğin bilinirliği hakkındaki gözlemlerinden yola çıkarak; ülkemizde NATO üyeliği ile başlayan askeri ve siyasal süreçte, Kuzey’deki komşumuzun yayılmacı politikalarına önlem olarak kurulan Amerikan Üslerinden başlamak gerekir.

Ankara, Adana, İzmir, Sinop, Karamürsel gibi çeşitli yerlerde kurulan Amerikalılara ait askeri tesislerde yaşayan görevliler ile onların aileleri, civarda bulunan pek çok Türk’le iletişim içerisindeydiler. Bu, bazılarının görevleri, bazılarının ise alış verişleri nedeniyle olurdu. Pek çok kişi, blucini, tişörtü, parkayı, postalı olduğu gibi jazz ve blues müzisyenleri ile onlara ait müzikler ve plaklarla burada tanıştı. Rock Müziğin henüz doğum sancıları çekmekte olduğu dönemde buna bir anlamda kendi kültürlerini yaymak isteyen Amerikalılarda yardımcı oldu. Ordu pazarları ve hafta sonları kurulan ikinci el pazarları sıkça ziyaret edilir ve sigaradan viskiye kadar bulunması çok zor hatta mümkün olmayan çeşitli eşyalar ve vitamin gibi bazı ilaçlar alınır satılırdı.

Bu sayede ellerinde ciddi plak koleksiyonları oluşan müzik tutkunları, bunları daha sonraları devrin en önemli yayın kuruluşu olan TRT ile paylaştılar ve ülke genelinde yayın yapan radyolarda çeşitli programlarla duyulmasını sağladılar. Etkileri zamanla ortaya çıkarak, müzik grupları ile orkestraların kurulmalarına zemin hazırladılar.

Sonuçta kesintilere uğrayan anayasal süreçler, sadece siyasal yapıların değil, kültürel yapılarında kesintilere uğramasına neden oldu ve evrensel sanatlardan, bilimsel çalışmalara pek çok alanda kazanılan birikimler sürekliliğini yitirdi.

Yani sil baştan, taksimetre sıfırlandıktan sonra Blues Müziğin 2000’lerden sonra ayrı bir janr olarak keşfedildiğini söyleyen dernek kurucuları, bir bakıma kesintiye uğrayan süreçte Amerikayı yeniden keşfe çıkıyorlar. Ancak bu defa NASA’nın yanına ilk cami yapılmasına benzerlikle, Türk Halk Müziğini de kendimize has Blues olarak nitelendirmekte ve bize ne kadar benzediğini vurgulamaktalar.

Sanki Türk Halk Müziği “Gitarım seni öldürmek istiyor anne!” sözleriyle, blues ritmleri ve ölçüleriyle yapılan, bozlaklar ve uzun havalardan oluşan bir müzik tarzıymış gibi.

Üstelik müziğin paralellik kurulabileceği kölelik gibi bir geçmişi olmayan halkın söylemleriyle, Afrika kökenli ve esaret altında üretilerek dünyaya yayılan bir müziğin alt yapısı ne kadar bize benzer. Tekniğindeki benzerlikler ise iki halkın aynı güneşte çamaşır kurutmuş olmalarından farksızdır.  Kendi halk müziğimizde, kölelik ve esaret altında olmaksızın; ağalık, beylik düzenine karşı koyan bir taraf, sonrasında yerini teslimiyetçiliğe ve kadere karşı koyuşa bırakmış olmasına rağmen yinede bir benzerlik kurabilmek, olsa olsa “Mağdurum ben mağdurum” anlayışının kolaycılığından yararlanma isteğindendir.

Sonunda baklayı ağızlarından çıkarıp, esas söylemek istediklerini; Blues Derneği, müzik, müzisyenlik, minimal yaşam düzeyi, kalbindeki ses, samimiyet, dürüstlük gibi lezzetli soslar eşliğinde; birer bira kapın da konser etkinliklerimize katılın, bizim de çabalarımızı boşa çıkarmayın çocuklar diyerek noktalamaktalar.

Kendilerine, hayırlı işler ve bol kazançlar dilerim.

EX SEVGİLİ

Sevgiliden ayrılmanın da raconu değişti. Yanımdaki masada oturanların konuşmalarını duyuyorum. “Ayrılmışlar kesin. Evleri ‘instagramları’ filan hep ayırmışlar.”  Düşünsenize üç beş sene önce hayatımızda olmayan zımbırtılar şimdi hepimizi esir almış durumda. Arkadaşlık, iş, aşk her türlü ilişkinin içine Facebook, Twitter, Instagram belki biraz da Tumblr ve Pinterest girmiş.

Sevgilinle yaşadıklarını; 140 karakter mi, yoksa genişletildi mi? 280 karakter test ediliyormuş, tartışmaları eşliğindeki cümlelerle paylaştığın, selfie’lerinle nerede, ne yaptığını ilan ettiğin ilişkini bir sebeple bitiriyorsun, sonra da her yerde paylaştıklarını silip yok etmeye çalışıyorsun.

Defter kitap aralarında sakladığın mektuplarını, fotoğraflarını yırtıp atmak kolaydı, şimdi temizle temizle bitmiyor. Ne kadar yok etmeye çalışsan da, bir yerlerden karşına çıkıveriyor. Okumaya devam et

KONUŞMA AKÇESİ

Levent Erden, bir kavram üretmiş ve adını “konuşma akçesi” koymuş, bizim de, “ne ola ki lan bu konuşma akçesi” diyeceğimizi bildiğinden;

Bir lisan öğrenilirken yeni kelimeleri sürekli cümle içinde kullanmak gerekir. Ne kadar çok cümle kurulursa, kelime o kadar kalıcı hale gelir. Bu, markalar hatta fikirler için de geçerlidir. Bir marka ya da kavram ne kadar çok cümlede kullanılırsa yani ne kadar konuşma akçesi olup harcanırsa o kadar yaygınlaşır ve benimsenir. Tabi internetin yükselişi, kitleselin zayıflaması ve alt ilgi gruplarının ortaya çıkışı işi karıştırdı. Farklı ilgi gruplarına aynı kavram yani aynı akçe ile erişmek zorlaştı. Ortak konuşma akçesi birimi alt ilgi gruplarına ve onların aralarında kullandığı kodlara göre değişiyor. Her alt ilgi grubuna ulaşmak için farklı konuşma akçeleri yaratmak zorunlu hale geldi Okumaya devam et

İSTANBUL FİNANS MERKEZİ

Dünya ölçeğinde olacağına inançla 2014 yılında temelleri atılan İstanbul Finans Merkezi (İFM) inşaatı hızla devam etmekte.

İstanbul Finans Merkezi İnşaatı

Küresel Finansal Merkez Endeksi tarafından çıkarılan ve 87 küresel finans merkezinin sıralamasını takip eden bir endeks mevcut. İngilizce adı “Global Financial Center Index” (GFCI).

“GFCI” ilk kez 2007 yılının Mart ayında yayımlanmış. Ondan sonraki her 6 ayda bir de güncellenmiş.

87 küresel finansal merkez, iki farklı veri setine göre derecelendiriliyor ve sıralanıyor. Bu veri setleri, “enstrümantal faktörler” (yani dışsal –sözsüz diyelim – göstergeler) ve uluslararası düzeyde meslek icra eden finans profesyonelleriyle “online” yapılan anket çalışmasına verilen cevaplardan oluşuyor.

Rapora göre ilk 5 şehir sırasıyla: Londra, New York, Singapur, Hong Kong ve Tokyo.

City of London

Londra’nın dünya finans merkezi olma özelliğini sağlayan ve devam etmesinde önemli bir yapılanma olarak sıradan bir yerel otoritenin ötesine geçen ve üç temel amacı taşıyan özel bir görev ve sorumluluğu bulunan City of London Corporation benzersiz bir organizasyon yapısı olarak;

  • Londra’yı dünyanın önde gelen uluslararası finansal ve iş merkezi olarak desteklemek, tanıtmak ve başkent dahil tüm İngiltere’ye yeni iş imkanları yaratmak,
  • Londralılar için beceri, istihdam ve fırsatları artırmak üzere yerel topluluklarla ortak çalışmak,
  • Londralılar için kültür, tarih ve yeşil alanlar merkezi olarak sakinleri ve ziyaretçileri arttırmak amacıyla destek ve teşvik vermeye devam etmek.

City of London Corporation uluslararası iş ve finans alanında Londra’nın liderliğini sürdürmede anahtar rol oynamaktadır.

Bu çalışmalara aynı zamanda bölge içinde modern, verimli ve kaliteli yerel hizmetlerin sağlanması da dahil olup, konut ve iş yerleri için temizlik, trafik yönetimi ve kendi özel polis kuvveti de bulunan bu organizasyon yapısında kurumsal sorumluluğa sahip olanların yanı sıra küçük ve orta ölçekli işletmeler ile sosyal amaçlı işletmeler için önemli teşviklerde sağlanmaktadır.

İstanbul, 87 şehir arasında 57. sırada.

Oynadığımız ligde yer alan oyuncular ise şöyle: Warsaw 45, Talinn 50, Riga 52, Almaty 70, Prague 72, Budapest 77, Nicosia 80, Moscow 84, Sn.Petersburg 85 ve Atina 87. sıradalar.

Ne diyelim! İstanbul’u bir küresel finans merkezi yapmak için sanırım ilk 20’ye girmenin ötesinde benzer organizasyonlarında kurulması gerekiyor. Bu da sıralamaya bakınca hiç de kolay bir iş gibi görünmüyor.

Finans Park

GFCI 20’nin genel sıraları ve derecelendirmeleri için web adresi:

http://www.longfinance.net/

Not: http://www.hurriyet.com.tr/dev-projeyi-yapan-sirket-iflas-etti-40418700