Moda Ruşen Ağa Sokak No: 18 adresinde bulunan, eski ama bir zamanlar taşıdığı görkemli yapısından geriye kalanlar ile hala ayakta durmayı başaran, İstanbul’un ve Kadıköy’ün imarında önemli eserlere imza atmış olan mimarlarından Constantine Pappa imzasını taşıyan, Sarıca Arif Paşa adına inşa edilmiş olan kira evlerinden birisine konuk oluyoruz.
Diyeceksiniz ki, bir kaç bina ile devrin önemli isimleri adına inşa edilen yapıları, elbette saraylar, köşkler v.s gibi olanlarından başkalarını neden eser olarak değerlendiriyorsun?
Elbette, o zamanların modern yapılarında imzaları olan mimarların adlarının tarihe mimar olarak değil, müteahhit olarak geçmeleri gerekmez miydi?
Örneğin, günümüzde pek çok yapının inşasında imzası olan Ali Ağaoğlu’nun adı yüzyıl sonrasında yarattığı eserlerle mi anılacak yoksa müteahhitliği ile mi?
Adlarına mimari eser diyebileceğimiz yapıların ortak özelliklerini göz önüne alacak olursak, nadir olmalarının ötesinde, estetik yapıları, üzerlerinde sarf edilen ustalığın ve emeğin seçkinliği, kalıcılığı ile tarihe meydan okumaları ve her şeyden öte inşa edildikleri günden bu yana mimarlarının isimlerinin bilinmeleri ve adlarıyla anılmaları herhalde onların eser olabilmelerinin de birer ayrıcalığıdır.
Dubai Towers acaba bir mimari eser midir?
Yukarıda saydığımız ortak özelliklerin hepsi aynı olsa bile, eğer mimarlık bir sanat ise, sanat açısından hiç bir anlam taşımadığı ortadadır.
Günümüz modern sanat anlayışı ile açıklanabilir bir yapıyı ortaya koymak ile geçmiş yüzyıldaki sanat anlayışını karşılaştırmak anlamsız olacaktır. Ancak bir şehrin imarı ile geçmişi arasındaki ilintiyi koruyabilmek, adına mimarlık denilen becerinin de başarısı olsa gerek.
Dünyanın en eski şehirlerinden birisi olan İstanbul’un tarihi ve mimari dokusunun korunabilmesi adına yüzyıllardır ortaya konulan kaygılar 21. yüzyılda ne yazık ki yok edilmiştir.
Mimarlık çevreyle uyumun sağlandığı yapılar bütünlüğü ortaya koyabilmek adına icra edilen bir tasarım sanatı demek değil midir?
Bu anlamda değerlendirecek olursak Dubai Towers İstanbul’un içine eden yapılar bütünlüğüne, gelecek yüzyıllarda verilecek en güzel örneklerden birisi olarak kalacaktır.
Adlarına mimari eser değil, mimarlığın yüz karası demenin daha yerinde olacağı, iki bin yıldan fazla geçmişi olan İstanbul kentinin kalbine sokulan birer hançer olmaktan öteye geçmeyecek olan, Arap şeyhlerine pazarlanabilme adına inşa edilenlerin tümünün yanında Moda Ruşen Ağa sokak No: 18 adresindeki mütevazi yapı ne kadar da devrin İstanbul’u ile uyum sağlamaktaydı. Çünkü inşasındaki amacından ve mimari kaygısından uzaklaşmamıştı.
Halen koruma altında olmasının nedenleri de aynı sebeplerden ortaya çıkmakta değil midir? Oysa yıkılıp, yerine ne de güzel, İngilizlerin Londra’nın ortasına inşa edilen Gherkin adlı modern yapıya bir benzetmeden yola çıkarak verdikleri isimden esinlenerek “Moda Hıyarı” diyebileceğimiz bir yapı inşa edilebilirdi.
Demek ki, bazı şeylerin korunması gerektiğine inanmaktayız.
Sarıca Apartmanı Hakkında Kısa Bilgi
Sarıca Ailesi, (1903-1906) yıllarında oldukça geniş olan ailenin bir kısmının ikametini sağlamak ya da kiraya vermek üzere yine Moda’da Ağa Bey ve Ruşen Ağa Sokak’larının köşesinde Arif Paşa Apartmanı’nı yaptırmıştır. Yapı, zemin, dört normal kat ve çatı katından oluşan, her katında üç konut biriminin yer aldığı bitişik nizam bir apartmandır. Küçük parselin elverdiği kalıplar ve ortalama kullanıcı standartları çerçevesinde planlanan bu apartman tipinin birbirine benzeyen pek çok örneğini İstanbul’un Galata-Pera, Ayazpaşa, Şişli ve Kadıköy gibi semtlerinde görmek mümkündür. Ancak söz konusu yapı, küçük parsel sınırları içinde bile plan tipini zorlamadan standardın dışına nasıl çıkabileceğini gösteren ilginç bir örnektir. Yapıyı özgün kılan yanı, giriş holüne açılan, üzeri metal konstrüksiyonlu camla örtülü aydınlık boşluğudur.
Dikdörtgen biçimindeki giriş holünün kısa kenarından, onu dik olarak kesen ve tam aksına yerleştirilmiş yine dikdörtgen biçimindeki aydınlığa geçilir. Aydınlığın uzun kenarının ortasında ve giriş kapısının aksında yer alan zarif merdiven hoş geldiniz der gibidir adeta.
Sokak ile konut birimleri arasında bir geçiş mekanı gibi tasarlanan aydınlık, mekanların hava ve ışık problemini çözerken standartların dışına çıkmıştır. Mimar Pappa’nın yapının hemen hemen ortasında yani en karanlık noktasında tasarladığı aydınlık, düşeyde olduğu kadar yatayda yarattığı etkiyle de görülmeye değerdir.
Arif Paşa Apartmanı cephelerinde sağlam bir simetrik kurgu vardır. Giriş cephesindeki geniş çıkma üzerinde her iki pencerenin bir odaya denk geldiği dörtlü bir düzen vardır. Oldukça saydam olan cephelerde çıkmaların her iki tarafında taş konsollu, Fransız pencereler bulunur. Cephedeki dört farklı korniş, beş yatay katmana işaret eder.
A.Vallaury ve Vedat Tek gibi 19. yüzyılın en etkili mimarlık okulu olan Ecole des Beaux Arts’da eğitim gören Constantine Pappa, dönemin önemli mimarlarından biri olarak yarattığı eserleriyle mimarlık tarihimizdeki yerini çoktan almıştır.
Meraklısı için Mimar Constantine Pappa hakkında daha fazla bilgi alınabilecek bir adres:
http://mimarconstantine.blogspot.com.tr/
Benzer Yazılarımdan: http://mb.muharrem.co.uk/antipanin-kosku/