Birkaç bin yıllık geçmişinde imparatorluklara başkentlik etmiş olan Konstantinopolis’ten İstanbul’a uzanan sürecin son yüzyılında, 1806 yılının son günlerinde Fransa’dan elçi olarak gelen Horace Sebastiani’nin maiyetinde görevli Edouard Vallaury, elçinin görev süresinin sonunda ülkesine dönmesine rağmen, kendisi ülkesine dönmemiş ve İstanbul’a yerleşmiştir.
İstanbul’a yerleşen Edouard Vallaury pastacılık ve şekercilik işi yapmıştır. Hristaki pasajının yanında bir pastacı dükkânı ile Cafe Vallaury isminde bir dükkânı ayrıca Galatasaray ile Tünel arasında Vallaury Lokantası’nın da bulunduğu da söylenir.
Ünlü Lebon pastanesinin de kurucusu olan Bay Lebon’da Vallaury’nin yanında çırak olarak çalışmaya başladıktan sonra kızlarından biriyle evlenerek, kendi adını vereceği pastanesini kuracak ve kısa sürede işlerini büyüterek tanınacaktır.
Edouard Vallaury’nin oğlu Alexander Vallaury 2 Nisan 1850’de doğmuştur. Çocukluk ve gençlik yıllarına (1850-1868) ait bir bilgi ne yazık ki elimizde mevcut değildir.
Orta öğrenimini Saint Joseph’te yaptığı tahmin edilmektedir.
Paris’te mimarlık eğitimi: 1869-1878
Dönemin en iyi mimarlık eğitimi veren okulu olan Ecoles des Beaux-Arts’da 9-10 yıl süreyle eğitim görmüştür.
Hocası Coquart Le Bas’ın atölyesinde yetişmiştir. 1855 yılında Roma Büyük Ödülü kazanmış, 1876’da Legion d’honneur nişanına layık görülmüş, 1888’de Fransız Enstitüsü üyeliğine seçilmiştir.
Paris’te mimarlık eğitimi dışında neler yaptığı konusunda elimizde bir bilgi yoktur. Büyük bir olasılıkla 1879 yılında eğitimini tamamlayarak İstanbul’a dönmüş olmalıdır.
İstanbul’da İlk Dönem: 1879-1882
Alexander Vallaury İstanbul’a döndükten sonra ismini önce resim sergilerinde duyurmuştur. 1879-1880 yıllarında kurulduğu sanılan Elifba Sanat Kulübünün 1880 Eylülünde açılan ilk sergisine katılarak işlerini sergilemiştir. Bu sergiye de Şeker Ahmet Paşa’nın daha önce açtığı sergilerde olduğu gibi İstanbul’da yaşayan yerli ve yabancı sanatçılar arasından Osman Hamdi Bey, Prenses Nazlı Hanım, Kirkor Köçeoğlu, Bogos Şaşiyan, Bayan Serviçen, Fransız Elçisi Tissot, ünlü suluboya ressamı Preziosi, Farnetti, Karuana ve Bn. Walker’in yanı sıra Alexander Vallaury’de katılmıştır.
Elifba Kulübünün 8 Nisan 1881 günü bu kere Tepebaşı Belediye bahçesinde açılan 2. sergisini de Alexander Vallaury’nin katıldığı bilinmektedir. Bu dönemde resim sergilerinde mimarların rölöve çizimleri ile projeleri ve maketlerini sergiledikleri bilinmektedir.
Her iki sergide de Osman Hamdi Beyin resimlerinin de yer aldığı göz önüne alınırsa bu sergide Alexander Vallaury ile Osman Hamdi Beyin ileride yapacakları yoğun işbirliği için iyi bir zemin oluşturduğu görülmektedir.
Bu dönemde başta İstanbul olmak üzere Bursa, İznik, Konya ve Kütahya gibi kentlerdeki mimari anıtlarla ilgili araştırmalar yaptığı Elifba Sergilerindeki işlerinden anlaşılmaktadır.
Bu dönemde Alexander Vallaury tarafından yapıldığı bilinen tek bina 1882 tarihli Sanayi-i Nefise Mektebidir.
Alexander Vallaury 3 Mart 1883 günü eğitime başlayan Sanayi-i Nefise Mektebinde Fenn-i Mimari öğretmeni olarak kurucu kadroda yer almıştır.
Sanayi-i Nefise Mektebinin Alexander Vallaury tarafından hazırlandığı düşünülen mimarlık bölümü yönetmeliği Paris’teki Ecole des Beaux-Arts’dakine büyük benzerlikler taşımaktadır.
Etkili ve Verimli Dönemi: 1883-1909
Alexander Vallaury İstanbul’daki en önemli yapılarını bu dönemde gerçekleştirmiştir. Yapılar sayılarının çokluğu yanında mimari kalite bakımından da dikkate değer düzeydedir. Yapıları İstanbul’un her tarafında, Boğaziçi sahillerinden tepelerine, Cağaloğlu’ndan Haydarpaşa’ya, Galata’dan Pera’ya, Erenköy’den Büyükada’ya kadar yayılmıştır.
Diğer taraftan Vallaury, İstanbul’daki Osmanlı üst düzey yönetimi ve özellikle Fransız finans kuruluşları ile iş çevrelerinin gözde mimarı durumuna gelmiş bir yandan da Sanayi-i Nefise Mektebinin Fenn-i Mimari hocası olarak eğitim alanındaki etkinliğine devam etmektedir.
1890’lara gelinceye değin Vallaury, Sanayi-i Nefise Mektebi 1882, İstiklal Caddesindeki Cercle d’Orient 1884, Eminönü Hidayet Camii 1887, ve Paris Uluslar arası Fuarı için Türk tütün pavyonu 1889, gibi binaları gerçekleştirmiştir.
Alexander Vallaury 1892 yılında Galata’da yaptığı Osmanlı Bankası Genel Müdürlüğü binası ile ünlenmeye başlar.
Bazı başka mimarlar bu yapıyı örnek alarak Galata ve Karaköy’de büro binaları inşa ederler.
Bu dönemde Alexander Vallaury’nin diğer büyük boyutlu yapıları da Osmanlı Bankası kadar önem taşırlar. İstanbul Arkeoloji Müzesi (1891-1907) Pera Palas 1893, Yeni Karaköy Han 1893, Tokatlıyan Oteli, Büyükada Rum Yetimhanesi, Union Françoise ve Düyun-u Umumiye binası büyük boyutlu yapıların yanı sıra Tepebaşı Meşrutiyet Caddesinde Fransız tüccarı Decugis evi ile kendi evi gibi küçük boyutlu yapıları da inşa eder.
Bu dönemde 1896 yılında Legion d’honneur nişanı ile ödüllendirilir. Ayrıca Fransız hükümetince beş ayrı nişan daha verilerek ödüllendirilmiştir.
Alexander Vallaury bu dönemde Pera’daki Fransız entelektüelleri ile de çeşitli etkinliklere katılmaktadır. Örneğin İstanbul’da Fransızca olarak yayınlamakta olan “Stamboul” gazetesinin başyazarı Regie Delbeuf ile arkadaşlarının 1762 yılında İstanbul’da doğan Fransız şair Andre Chenier’in anısına Galata’daki Saint Pierra hanın duvarına koymak istedikleri yazıt 1898 yılında Alexander Vallaury tarafından tasarlanarak duvara yerleştirilir.
1900-1904 yılları arasında Alexander Vallaury’nin yaptığı yapıların bir bölümü Osmanlı Saray çevresi ve üst yönetimi için konutlardır. Bunlar arasında Afif Paşa Yalısı, Abdülmecit Efendi Köşkü, Rıdvan Paşa Köşkü ve Vahdettin Köşkü sayılabilir. Bu yıllarda gerçekleştirdiği diğer büyük yapılar arasında Haydarpaşa Tıbbiye Mektebi, İstinye Osman Reis Camii vardır.
Alexander Vallaury 1902 yılında Haliç’in iki yakasında Galata ve Unkapanı köprüleri kalan rıhtım çalışmaları ile ilgili bir komisyonda da görev aldığı bilinmektedir.
Alexander Vallaury 2 Mart 1883 tarihinde başladığı Sanayi-i Nefise Mektebi’ndeki görevinden 10 Ağustos 1908 tarihinde istifa ederek ayrılmıştır.
İstifasında 1908 yılında ilan edilen 2. Meşrutiyetten sonra işbaşına gelen yönetimin Türkçülük düşüncesinin etkili olduğu akla gelebilir. İstifaya zorlanmış olduğu görüşü ağır basar.
Diğer taraftan Alexander Vallaury’den sonra mimarlık bölümünün başına getirilen Guilio Mongeri onun kurduğu eğitim düzeyini aynen benimseyerek görevden ayrılış yılı olan 1928’e kadar sürdürmüştür.
Alexander Vallaury uzun sayılabilecek meslek yaşamındaki bilinen son çalışması 1909 yılında düzenlenen “Abide-i Hürriyet” yarışması için hazırladığı projesidir.
Bilinmeyen Dönem 1909-1921
Sanayi-i Nefise Mektebindeki görevinden ayrıldıktan ve Abide-i Hürriyet yarışmasından sonra Alexander Vallaury’nin nasıl bir hayat sürdüğü konusunda elimizde herhangi bir bilgi yoktur.
Bu dönemde bulunabilen tek bilgi Beyoğlu St. Antoine Kilisesi kayıtlarında eşi Constantia’nın 3 Kasım 1917 tarihinde 65 yaşında ölümüne ilişkin kayıttır.
Aynı kayıtlarda kayınpederinin Dimitri olduğu belirtilmekte Vallaury ve Lebon ailelerinin ortak aile mezarlığının François Vallaury tarafından satın alındığı yazılıdır.
Alexander Vallaury 1921 tarihinde İstanbul’da ölmüştür.
Büyük bir olasılıkla Feriköy Latin Katolik Mezarlığındaki aile mezarına defnedilmiştir.
1911 yılında başlayıp Vallaury’nin ölümünden sonrada devam eden savaş yıllarında mesleğini uygulamış olması mümkün görülememekte, İmparatorluğun son yıllarındaki karmaşa ortamında, İstanbul’da birçok esere imza atmış, değerli öğrencilerin de yetişmesine vesile olan bu büyük isim ne yazık ki bilinmezlikler içerisinde yitip gitmiştir.
Geride bizlere bıraktığı anıt eserleriyle İstanbul’da yaşamını sürdürmekte olan Alexander Vallaury’i bir kez daha saygıyla analım.
Her gün önünden onlarca vapurun düdükleri çalıp selamlayarak geçtikleri ama kimin tarafından, ne için yapıldığı ve neden orada olduğunu bilmedikleri küçük bir anıt bir asırdan fazladır ayakta durmaktadır.
Sultan II. Abdülhamit’in tahta çıkışının 25. yılında yapımına başlanan Haydarpaşa Limanı temel atma töreninde günün anısına inşaatı daha önce tamamlanmış olan dalgakıranın üstüne Alexander Vallaury’nin tasarımı olan bir kolon konmuştur. Kolonun deniz tarafına bir arma, kara yönüne de tuğra ve kitabe işlenmiştir.
İstanbul’u İstanbul yapan pek çok eserde imzası olan Alexander Vallaury’e ait olan yapılardan bilinenleri:
- Decugis Evi 1895 Beyoğlu, otel olarak kullanılmaktadır. Binanın köşesinde birinci kat döşemesi seviyesinde taşa kazınmış “A.Vallaury Arte” yazısı görülmektedir.
- Abdülmecit Efendi Köşkü 1901 Bağlarbaşı’da Beylerbeyine giden yol üzerinde Yapı Kredi Bankası Gn. Md.lüğü lokali olarak kullanılmakta.
- Arif Paşa Yalısı 1901 İstinye’de Yeniköy’e giden yol üzerinde konut apartman olarak kullanılmakta.
- Alexander Vallaury’e ait olan kendi evi. Yapım tarihi bilinmiyor. Meşrutiyet Caddesi No: 231 Apartman.
- Rıdvan Paşa Köşkü. Yapım tarihi bilinmiyor. Erenköy Kız Lisesi bahçesinde terk edilmiş durumdadır.
- Osmanlı Bankası Gn. Md.lüğü binası. Yapım tarihi bilinmiyor. Taksim Meydanı The Marmara Otelinin bulunduğu yerde olup yıkılmış olduğundan günümüzde yoktur.
- Osmanlı Bankası Gn. Md.lüğü binası 1892, Voyvoda Caddesinde.
- Osmanlı Bankası Eminönü Şubesi. Yapım tarihi bilinmiyor.
- Ömer Abed Han, Yapım tarihi bilinmiyor. Karaköy vapur iskelesi yakınında iş hanı. Yapının ilk katın bitimindeki mermer levha üzerine kazınmış “A. Vallaury” ile altta “Architecte” sözcükleri vardır.
- Bank de Change (Demirbank Karaköy Şb.) Yapım tarihi bilinmiyor.
- Sanayi-i Nefise Mektebi 1882, İstanbul Arkeoloji Müzeleri bahçesi Sultanahmet. Eski Şark Eserleri bölümü.
- Müze-i Hümayun 1891-1907, İstanbul Arkeoloji Müzeleri.
- Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane 1903, Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi.
- Pera Palas Oteli 1893.
- Büyükada Fransız Oteli 1890-1900. Eski Rum Yetimhanesi. Metruk durumdadır.
- Hidayet Camii 1887. Eminönü Yalıköşkü Caddesi üzerinde.
- Osman Reis Camii 1903. Sarıyer İstinye Caddesi üzerinde.
- Union Francoise Binası 1896. Meşrutiyet Caddesi üzerinde Tepebaşı eski ABD konsolosluğu karşısında terk edilmiş.
- Cercle d’Orient (Büyük Kulüp) binası 1884. Beyoğlu Yeşilçam sokak köşesinde metruk.
- Düyun-u Umumiye Binası 1897. İstanbul Erkek Lisesi olarak kullanılmaktadır.
- Paris Fuarı Türk Tütün Pavyonu 1889.
- Muhayyeş Yalısı (Arif Paşa Yalısı) 1910. Yeniköy.
- Hazeren Han 1902. Karaköy.
Kaynak: Hacettepe Üniversitesi, Mustafa Servet Akpolat
Benzer Yazım: DERSAADET’TE ÇAN SESLERİ
Bir Başka Yazım: ANTİPA’NIN KÖŞKÜ
tebrik ederim çok yararlandım.
emeğinize teşekkür ederim.
Çok teşekkür ederim. Çok güzel bilgi verdiniz.
Alexandre Vallaury’nin gerçekleştirdiği bir diğer yapı da Şişli Rum Mezarlığı içinde yer alan Metamophosis Kilisesi’dir. Kilisenin dış cephesinde Prétextat Lecomte’ un imzasını taşıyan mozaik panoların tarihi 1888 olduğuna bakarak yapının 1886-88 arasında yapılmış olduğunu düşünmek gerekir. Yapının banisi olan banker Paul Stefanovik’in mezarı da ailesiyle beraber Şişli Mezarlığı’ndadır.
Teşekkürler, bilginin sonu yok.
Hic bilmiyordum, ogrenmek cok guzel. Tesekkurler.
Bundan sonra her tarihi eserin önünden geçerken saygıyla eğileceğim.Kimbilir Yitip giden isimler yukarılarda biryerlerde gülümser belki.
Çok teşekkürler emeğinize sağlık….İstanbulun seçkin mimarlarından önemli birini tanıtmanızdan büuük keyif aldım…..Sevgilerimle
Emeğinize sağlık…..İstanbulun sayılı mimarlarından birini sayenizde hatırlamış olduk….Sevgilerimle
Çok teşekkürler,
Değerli Mimar Vallaury’i tanımak ve hergün gördüğümüz, önünden geçtiğimiz pek çok yapıtın Mimarı. Sizi tekrar kutlarım. Sevgiler. Ece alok
merci pour vos recherches
Bir İstanbul aşığı olup Alexandre Vallaury ‘e hayran olmamak ne mümkün
Sayenizde eserlerini tekrar toplu halde hatırlamak ne güzel.
Sadece Osman Reis camii ni bilemedim,onuda biran önce arayıp bulacağım.
Sağolun varolun.
Çok güzel bir çalışma. Çok faydalandım. Teşekkür ederim.