Kızıltoprak’tan geçen meşhur Bağdat Caddesinin güzergâhı Zühtüpaşa Camii ile başlayıp, devamında arkadaşımız Ali ve ailesine ait olan Shell benzin istasyonu ile artık tamamen değişmiş olan şekli ile sırasıyla, şimdi köşede bulunan Komşufırın’ın yerinde bulunan yine arkadaşımız olan Ragıp’lara ait kalaycı dükkânı, önemli şahsiyetlerden Sabri Beyin’in kahvehanesi, kendisi daha sonra Kalamış Sahil Sineması ile Set çay bahçesi ve önceden Todori’ye ait olan meşhur meyhanenin de sahibi olarak işletmeciliğini yapmıştır. Gürbüz Bakkalın dükkânı, Kazım Bey’in meşhur ekmek fırını, vitrininde kocaman blok halinde hakiki helvalar bulunan helvacı dükkânı, yazın her akşam alınan 1 liralık dondurmalarının unutulmaz tadıyla Koço’ya ait Arı pastanesi ile tramvay raylarının üzerinden atlayarak caddenin karşı tarafına geçtiğiniz zaman Shell benzin istasyonun tam karşısında bulunan Yolaç İş merkezinin yerinde bulunan Mobil benzin istasyonundan Rüştiye sokağını geçtikten sonra köşede ünlü leylek amblemi ve ahşap doğramalarıyla sizi tasarruf yapmaya teşvik eden reklâmlarıyla Yapı ve Kredi Bankası şubesi, hemen yanında Kızıltoprak’ın eski ailelerinden Binzet’lere ait nalbur dükkânı, okul talebelerinin vitrinin önünden ayrılamadığı alınan harçlıklarla bilumum kırtasiye malzemeleri ile Jules Verne’nin macera kitaplarının alındığı Cici Kırtasiye, beyaz peynirin özel tel bıçakla kesildiği Durmuş Bakkal, herkesin aynı biçimde tıraş edildiği Ekber King’e ait berber dükkânı, Mız Mız Ziya’nın Tekel Bayii, sütlü tatlıların üstadı Özsüt, (bugünkü Özsüt markası değil) ve yine tarihi eczanesi Kızıltoprak’ta geçmişteki yaşamdan sadece bir kesit olup adeta canlı bir organizma gibi yaşamına devam eden Bağdat Caddesinde el değiştiren dükkânlar ve değişen Türkiye çehresine uygun olarak yaşantımıza eklenen ve ilk defa tadına baktığımız kebapları ve lahmacunu bize tanıtarak hayatımızdan bir daha hiç çıkmayacak olan ünlü Nur kebapçısı ile Bağdat Caddesi, Kızıltoprak denilen Kadıköy’ün eski yerleşim bölgesinden geçerken çevresinde konumlanan esnaf ve dükkânlar böyle yer almaktaydılar.
İnsanlar yaşamlarını sürdürmek adına yaptığı işlerin ne olduğunun aslında çokta önemli olmadığının bir göstergesi ise bu günkü Akbank şubesinin bulunduğu yerde önceden yelkende Türkiye Pirat şampiyonu olan Mete Ağabeyin bakkal dükkânının faaliyette bulunmasıydı. Acaba mahalle içlerindeki sokakları ile yaşayan insanları kimlerdi? Bir sürü meşhur olanların bilinenlerin yanında henüz tanınmayan ve bilinmeyenler ile sonradan tanınacak ve meşhur olacak birçok ismin bir arada yaşadığı bu eski mahallelerin sokaklarından bir tanesi de şimdiki adıyla Sadberk eski adıyla Bostaniçi sokaktır. Malum bizim ülkemizde yaşayan insanlar için isim ve ünvan değişiklikleri bir sürpriz değil adeta yönetimde bulunan erkin keyfe keder yapmış olduğu tarihe bir saygısızlık olduğu kadar yaşayan ve yaşamış bulunan insanlara da göstermiş bulunduğu çağdaş vatandaşlık anlayışından nasıl tebaa anlayışına doğru evrim gösterdiğinin bir uygulaması olduğundan eski ve yeni isimlerini vererek hafızalardaki yerlerini korumaya çalışmaktayız.
Bağdat Caddesinden başlayarak Kalamış sahiline kadar uzanan bu sokak nasıl ve nereden olduğu bilinmeyen bir şekilde İş Bankası tarafından parsellenerek mudilerine eskiden yapılan ikramiye evleri denilen bir sistem eşliğinde çekilişle dağıtılan üç katlı apartmanlar ile bahçe içlerinde bulunan tek katlı evler ve çok daha sonradan büyük göç dalgasıyla birlikte inşa edilecek olan apartmanları, şimdiki İş Bankası emeklilerine ait lokal olan deniz kenarındaki Hikmet Reis’in kayıkhanesi, Fenerbahçe yıldız takımında basketbol oynayan gençlerin efsanevi koçu Mehmet Baturalp kısaca Batur ağabeylerinin yaşadığı halen mevcudiyetini koruyan Sahil Apartmanı ki bu apartmanda yaşayanlardan bazıları Türkiye Yelken şampiyonlarından ünlü Finn’ci tanrı rahmet eylesin Erdim, Kızıltoprak Shell benzin istasyonu sahibi olan yine bir duyumuma göre rahmetli Ali ile, unutulmaz kız kardeşler Cümbüş ve ablası Fatoş, ünlü Oldsmobil marka arabasıyla Deli Tuba ve apartmanın en üst katında oturan ancak yazları gelen ve mahallede yaşayan herkesin aşık olduğu güzelliğiyle Hülya, devrin en güzel Mustang marka arabası ve Hikmet Reis’in iskelesinde bağlı olan maun chris-craft’ıyla abisi Köse Ali ve diğerleri.
Hemen arkasında bulunan apartmanda da halen Amerika’da yaşamını sürdüren dobiç Mustafa ile kız kardeşi Değer, tüm bu isimler saymakla bitmeyecektir, mahallede yaşayanlar ve yaşamış olanları anmak ise benim için kaçınılmaz bir ahde vefa olacaktır.
Öncelikle kısacık yaşamlarına, yaptıkları affedilemez hatalarıyla veda eden ve mahallemizi derin bir üzüntüye boğmuş olan Üngör’ün adını anarak başlamak istiyorum. Bu gün Sadberk Sokağın girişinde yer alan Üngör Apt. o zamanlar bahçe içerisinde tek katlı küçücük bir evdi. Geçirdiği bir trafik kazası nedeniyle hayata veda eden Üngör’ün evlerinin kapısı önünden kaldırılan cenazesi mahallemizdeki genç kayıpların belki ilki değildi ama ben ve benimle aynı yaş kuşağında bulunan yeni yetmelerin ilk defa tanık oldukları bir garip hüzündü.
Sadberk sokakta yaşamış ve mahallenin tüm gençleri tarafından yaşamındaki travmaları bilinen isimlerden biriside Suat’tı. Anne ile babasının ayrı olduğu ve dedesi tarafından büyütülen Suat mahallemize ilk önce sigarayı, daha sonra da başka şeyleri taşımış bir isimdi.
Bunlar iyi olmadı pek tabiî ki, ilk önce Suat’ın kendisi ve ortaya çıkan bağımlılıklar nedeniyle genç yaşlarda birçok isim yitip gitti. Tanrı onlara rahmet eylesin, yeşil gözleri, simsiyah saçları esmer teniyle adeta bir Kızılderili’yi andıran Fazıl, bir gün Moda’da sokak ortasında bulunan Raşit ve diğerleri.
İşte böyleydi Kızıltoprak ve Kalamış’ın sokakları.
Bir yandan geçmişin hüznünü taşırken diğer yandan geleceğin şekillendiği yerlerdi.
Bu gün Sadberk sokakta yer alan İş Bankasına ait lokalin bulunduğu yerde daha önce Hikmet Reis’in kayıkhanesi mevcut olup onun bitişiğinde yer alan arkadaşımız Reha’lara ait bugün yine kebapçı olarak yaşamına devam eden sahildeki köşkün arka tarafında bulunan boş arazide, Fenerbahçe Spor Kulübünün as futbolcuları, dereağzı denilen tesisler henüz yaşama geçmemiş olduğundan antrenmanlarını burada yaparlardı birde o zamanların ünlü şarkıcısı lakabı Kalipso Kralı olan Metin Ersoy’da buraya gelerek orkestra arkadaşlarıyla formlarını korumak için futbol oynarlardı.
Bu saha bizim mahallemizde kimi zaman futbol sahası, kimi zaman voleybol sahası, kimi zamanlarda da çadır kurularak adeta bir tatil köyü gibi kullanılırdı. Bizler için kendi hükümranlığımızı ilan ettiğimiz ayrıcalıklı bir alandı kurmuş olduğumuz çadırlar. İçersinde, henüz yaşlarımız tutmadığından herhangi bir yere giderek içemeyecek olduğumuz bira veya şarap, sonraları da bizleri Suat’ın tanıştırmış olduklarından içerdik. Sonradan ünlü bir işadamı olan arkadaşımız Mehmet Ali, lakabı ise Karadenizli olması sebebiyle Kaz Memet Ali olup, bizlere o zamanlarda çok revaçta olan Hisar sigarası getirirdi, kendisini şimdi sevgiyle anıyorum çünkü yaşadıklarımızı unutmak mümkün değil, onun bazı insanlarda rastlanan çok da önemli olmayan hatta sevimli bile sayılacak bir kusuru vardı, konuşurken –r- sesini ünlü şovmen Beyaz gibi söyleyemez onun yerine –ğ- sesi çıkartırdı. Bu ise bizler tarafından alabildiğine kullanılan, arkasından taklidi yapılan çok önemli bir kusuruydu Kaz Memet Ali’nin.
Bir gün hatırlamadığım bir nedenle Kaz Memet Ali’nin bahsetmiş olduğum çadıra girmesini istememiştik. Diğer fırlamalarla birlikte düşündük taşındık M.Ali’yi ne yapsak etsek de çadıra almasak, sonunda çadıra girmek için tıpkı askeri bir seçenek olan parola uygulamasına karar verdik. Parola Pırrrrr sesiydi. Elbette mahalleden bir genç olarak M.Ali’de parolayı biliyordu, çadıra gelip içeri girmek isteyenlere parolayı soruyorduk gelenler Pırrrr diyerek içeri giriyorlardı. M.Ali geldiğinde ise parolayı söyle lan dediğimiz zaman Pığğğğğğğ deyince olmadı yanlış söylüyorsun dediğimiz zaman bize nasıl kızıp günlerce bizimle konuşmadığını hiç unutamıyorum doğrusu. Küskünlüğü fazla sürmemiş bizlere yine Hisar sigaralarından getirmeye devam etmişti.
Sadberk Sokak gençleri yazın kurdukları çadırlarının sayesinde komşu mahalledeki Cengiz Topel sokak mukimi gençlerle de tanışma fırsatını bulmuşlardı, aralarında birer ikişer tanışık olduklarımız mevcuttu ama sözünü ettiğim topyekün bir tanışma ve kaynaşmaydı. Oldukça kalabalık kızlı erkekli bir gruptuk, Kadıköy’de muhtelif okullarda okuyan bu kalabalık grup yaz tatillerinde bir araya gelerek müşterek birçok girişimde bulunmaktaydı, Kalamış Sahil sinemasına yahut Toraman sinemasına hep birlikte giderek makine dairesinin altındaki yerlerimizi alıp, film başladığı zaman yanımızda taşıdığımız biralarımızı yudumlamak, yine hep birlikte Fenerbahçe’deki TCDD kampından denize girmek yada akşamları kukalı saklambaç oynamak herhalde yaşantımızdaki en güzel ve en unutulmaz günlerdi.
Yaşlarımız biraz daha ilerleyince gizli saklı yapabildiklerimizi artık alenen yapabilecek hale gelmiş olduğumuzdan mahalle muhabbetlerinin yerini artık başka muhabbetler almaya başlamıştı. İlk aşklar yaşanmaya başlamış romantizm had safha olmuştu. Etkileri uzun zaman devam etmiş ancak yaşanan hızlı süreçler, kimilerini mahalleden, kimilerini de gruptan uzaklaştırmıştı.
Öylesine süratle yaşanan bir süreç mevcuttu ki tüm yaşantımızı derinden etkileyecek olan inşaat furyası olan bu süreçte, İstanbul’da hiçbir zaman bitmeyecek olan rant kavgasının ilk örneklerini yaşamaktaydık, mahallemizde hepimizin bir arada olduğu, spor yapabildiğimiz, yahut yetişen meyve ağaçlarından topladığımız tatlarına doyum olamayan meyvelerini yediğimiz ağaçların greyderlerle köklerinden söküldüklerini ve yerlerine apartmanların inşa edildikleri ve hepimize ait olan bahçelerin duvarlarla çepeçevre kapatılarak yeni yapılan apartmanların bahçeleri haline gelmeleri sonradan yaşayacak olduklarımızın yanında bir hiç sayılırdı.
Sadberk Sokak yaşantısında adeta bir filmin son sahnesinden sonra izleyicilerin bilgisine sunulan o film ile ilgili emeği geçen herkesin isminin yayınlanmasına benzer bir düşünceden hareketle bende şimdi aklıma gelen isimleri yazacağım, aklıma gelmeyenler kusura bakmasınalar herhalde üzerinden 40 yıl gibi bir zaman geçti, ayrıca hayatta olanlara sağlık ve sıhhat, aramızdan ayrılmış olanlara da tanrıdan gani gani rahmet dilerim.
Tüm Sadberk Sokaklılara ithaf olunur;
İlk önce kendimi yazayım Mehmet Muharrem, kuzenim Nilüfer, Reha ile kardeşi Suha, Mete, Sütçü Mustafa, Dobiç Mustafa, Kaz Memet Ali, Suat, Şeyda, Alp, Behçet, Gülderen, Habip Atınç, Hülya, Fatoş ile kardeşi Cümbüş, Ali Atakul ve kardeşi Tunç, Karıses Hakan, Fethi ve Kardeşi Mehmet, Osman, Levent, Yıldıray, Adanalı Celal ve diğerleri.
Yahu depreştirdin, kötü ettin beni be Mehmet kardeş. Ben Suat’ın kardeşi Sedatın çok yakın arkadaşıyım yada arkadaşıydım demek daha doğru olur herhalde çünkü Sedatı da kaybettik belki biliyorsundur. Ben Suatın öldüğünü bilmiyordum ve hatta onu facebookta falan bulmaya çalışıyordum, vay be tüm aile gitti demek. Sedat benim kardeşim gibiydi, yediğimiz ayrı gitmezdi. Durmuş, gürbüz bakkal, özsüt hatta oğlu (adı neydi) samimi arkadaşlarımızdı. Arı pastanesini bilmemmi, hatta küçük bir dükkandan karşı caddeye taşınmıştı. Sanırım biz birbirimizi tanıyamadık belki sen Suatın yaş grubunda olduğun içindir ama benim ağabeyim oldukça popülerdi mahallede bir dönem ama o da sanırın senin üzerindeki yaş grubunda bir grup arkadaşı vardı. Adı Sukan, mahalledeki yaşıt arkadaşlarının adlarını unuttum ama sadece caddedeki pasajların içinden gidilen küçük bir evde (yada müştemilat olabilir) oturan Metin’i hatırlıyorum, büyük bir otomobili vardı (oldsmobile olabilir). Ağabeyim bir süre dolmuşçuluk yaptı, dolmuşumuz 46 model siyah bir dodge idi. bizim ev ise o rahmetli Üngör’ün evlerinin tam karşısındaki ev idi ve 1. katta oturuyorduk. Küçük kardeşi Deniz benim arkadaşımdı, benden büyüktü ama ben hastalığımdan dolayı dışarı çıkamıyordum ve bazen bize gelirdi bazen ben onlara gidip beraber oynardık. O suatın dedesi ne adamdı, 90 yaşında tintin yürürdü ve biz ona yetişemezdik. Yıllar önce (18 yıl gibi)Sadberk sokağı görmeye gitti ve bir tuhaf oldum. Denizi ve Güngörü bulmuştum, Güngörün küçük otistik bir oğlu vardı. O zaman evli olduğum eşim biraz bilgili olduğu için çocuğa biraz destek vermişti.
İşte böyle, eski bir Sadberk sokağı çocuğu olarak depreştirdin beni yav.
Sayin Hakan Kutluk’a cevap olarak, Korhan Pasajinin icinden gecilip, ulasilan o ev mustemilat degil 2. dereceden tarihi eser bir kosktu. Sahiplerini cok iyi taniyorum. Metin Korhan benim cok sevdigim bir arkadasimdi, o pasaj da onlara aitti zaten. O bahsettiginiz Oldsmobile ile Kalamisda, Fenerbahcede ve Bagdat Caddesinde cok turalamisdik. Ama yakin zamanda duydum ki Metin de maalesef kaybettiklerimiz arasinda, alllah rahmet eylesin…
Yanılmıyorsam kahverengi bir Oldsmobile olup, egzosundan çıkan gümbürtülerin eşliğinde caddelerde dolaşırdı. Bir gün yarışma yapıldı ama sürat yarışı değildi bu yarış. Arabanın ancak geçebileceği kadar dar bir aralık, iki tarafa dikilen demir çubuklarla belirlendikten sonra arabanın tam gaz bu aralıktan geçebilmesi üzerine yapılan bir yarışmaydı bu. Oldsmobile önce yerinde gürledi, sonra tam gaz fırlayıp geride kaldırdığı toz bulutunun önünde ilerleyerek iki taraftaki demir çubuklara teğet olarak geçtikten sonra yarışmayı kazanmıştı. Aynı yarışmada Kızıltoprak’lı Tuba’da namı diğer (Deli Tuba) yarışmacıydı.
Vay be! Ali Atakul yıllar önce karşılaştığımızda Suat’ın İngiltere’de yaşadığını söylemişti. İkisi de dünya değiştirdi ha? Vay zalim dünya!
Bu arada Hakan Kutluk arkadaşımızın yazdığı yorumdan Sedat’ı da öğrenmiş bulunuyorum. Çok üzüldüm.
Mehmet Muharrem Bey,
Sitenize tesadüfen rast geldim ve deyim yerindeyse çocuklar gibi sevindim.
Ben 35 yaşında bir Üngör Apt. sakiniyim. Merhum Üngör Bey’in kız kardeşi muhterem Güngör Hanımefendi’nin 5 yıllık kiracısıyım. Binamız apartman olduktan sonra Bizimkiler dizisinin senaryo yazarı Kandemir Konduk’un 15 yıl ikamet ettiğini biliyordum. Şu anda benim oturduğum dairede de benden önce yine senarist/karikatürist genç arkadaşım Serkan Altuniğne oturmuş. Enteresandır, ben de hayatımı yazarak kazanıyorum.
Makalenizde binamızın/sokağımızın geçmişini okudum ve gerçekten çok sevindim. Malumunuz Üngör Bey’i kaybetmişiz, kardeşi emekli öğretmen Güngör Hanım’sa bize çok yakın oturuyorlar ve afiyetteler.
Hürmetlerimle.
Değerli Kardeşim,
Size bu şekilde hitab edebilmenin mutluluğunu yaşıyorum, her ne kadar yaşadığımız günlerde pek kalmadıysa da, komşuluğun getirmiş olduğu bir ayrıcalık ve aramızdaki yaş farkına dayanarak bunu söylemekteyim. Sadberk sokağın, bir yaşayanı olarak yazdıklarımı okumanız beni de çok sevindirdi. BP benzincisinin karşısında ki Velespit adlı dükkanda veya çeşitli internet sitelerinden bulabileceğiniz “Siyah-Beyaz Kalamış” adlı kitabımda, bu semti dilim döndüğünce anlatmaya çalıştım. Ben de size sağlık, sıhhat ve afiyetler dilerim.
Saygılar, sevgiler.
Merhabalar…
Ne kadar güzel bir yazı dizisi hazırlamışsınız. Ben de Sadberk sokakta doğup büyüdüm, ilginçtir yazmak hayatımın hep merkezinde. 72 doğumlulardan sokakta oynadığımız gruptan kimseyi anımsamıyorum. Belki bu vesileyle kendini anımsatmak isteyen birileri olur. Galiba biz, kayıkhanenin son yıllarına yetişmiştik çünkü hem kayıkhaneyi hem de sonrasında toprak dolgu yolun hemen arkasındaki uyduruk kaydırık çocuk parkını gayet iyi anımsıyorum. Kitabınızı da edinmek istiyorum. Elinize emeğinize sağlık.
Merhabalar,
Sadberk Sokak’ta doğup büyüyen şanslılardan olmanız ne kadar güzel. Yaşamınız buralarda mı devam etmektedir? Bilemiyorum ama bildiğim bir şey var ki o da, Kalamış’ın havası soluyan, suyunu içenin bir daha iflah etmeyeceğidir. Hal böyle olduğuna göre sizde yazmayı hayatınızın merkezine oturtmuşsunuz zaten. Başka şeylerde var mıdır? Mesela resim, müzik gibi. Ne işlerle uğraşıyorsunuz? Arkadaşımın kız kardeşi Hale (Atınç) vardı sizin yaşıtınız gibi anımsıyorum. Sizde bir çağırışım yaptı mı bu isim? Kitabımı internette mevcut kitabevi sitelerinden ödemeli olarak veya herhangi bir kitabevinden sipariş vermek suretiyle alabilme imkanınız var. Yazarsanız sevinir, selam ve saygılarımı iletirim.
yeniden merhaba..
Maalesef Sadberk sokakta değiliz artık. Ama 11 yaşına kadar orada sonra kolej yolu sokaktaydık. Galibe bizim sokağa çıkma yaşımız tam 80’lere denk geldiğinden ülkenin karanlık ortamı sokak hayatına da damgasını vurmuştu. Kimsenin ismini anımsamıyorum ne yazık. oysa bir ara bayağı geniş bir gruptuk. Resimdeki sarı yeşil apartmandı bizimki. Şimdi Ağaoğlu aldı orayı:(( Kitabınızı en kısa zamanda edineceğim. selamlar
Merhaba Saliha Hanım,
Sözünü ettiğiniz binanın öncesine ait size bir kaç not iletmek isterim, İş Bankası ikramiye evleri olarak inşa edilen sokağın içerisinde bulunan aynı özelliklere sahip benim anımsadığım, 6 adet daha blok vardı, şimdi bir tek sizin de orada oturmuş olduğunuz ayakta kaldı. Herhalde o da kısa bir süre içerisinde maziye karışarak İş Bankası ikramiye evlerinin tümü yok olup gidecektir. Bir başka ayrıntıda, ünü avukatlığından önce gelen şair Şemsi Belli’nin aynı binada uzun yıllar oturduğu ve pek çok şarkı sözü ile şiirlerini, binanın bahçesine kendi elleriyle yapmış olduğu çardakta, yaz akşamlarının serinliğinde, daktilosundan yükselen çıtırtıların eşliğinde yazmış olduğudur. Uzun zaman sonra binanın üzerinde Nil Apt. yazısını gördük, acaba sizin adınızın bir özelliğinden midir? Binaya verilen bu isim. Selamlar.
merhabalar.Ben Habib Atınç ve şeyda serdarın kardeş derecesindeki çok yalın arkadaşıyım.Belki beni hatırlarsınız.ıtri dede sokakta oturuyordum ama arkadaşlarımdan dolayı hergün sizin sokaktaydım.bütün saydığınız değerli arkadaşları hatırlıyorum.çok duygulandım.şeyda bodrumda yaşıyor.ben antalyada sessiz sedasız bir sahile çekildim.Habib çiğimde evelki sene sizlere ömür .en derin sevgi saygı ve selamlarımı sunarım
Merhaba, Kızıltoprak’ta ki anılar hiç bitmez. Zaman içerisinde meydana gelen değişimler insanın yakın çevresinden uzaklaşmasına neden oluyor. Sizinle de sanıyorum bu sebepten ötürü doğru dürüst tanışamadık. Evet Habip’i çok erken kaybettik, bende kendisini yakıdan tanırdım. Hani hep anlatılır ya gerçekten de evden aldığımız çarşaflarla başlamıştık yelkenciliğe. Sonra birde baktık ki, rüzgarlar hepimizi başka yönlere savurmuş. Bende size bir kaç isim hatırlatayım. Folklorcu Turgut ile kardeşi Barbaros, Ressam Orhan vardı sizin sokakta. Haberiniz varsa paylaşmak isterim doğrusu. Sizinle bu vesileyle tanışmış olmaktan dolayı bende selam, sevgi ve saygılarımı iletir, güzel günler dilerim.
Merhaba;
Ben ve Ankara’dan başka bir akademisyen Banka İkramiye Evleri hakkında bir araştırma projesi yürütüyoruz. Şu anda Sadberk Sokak’ta hiç İş Bankası ikramiye evi kalmadı mı ? (Yoksa Nil apartmanı son kalan apartman mıydı? )Bu konuda Beni bilgilendirirseniz sevinirim.
Saygılar,
Harika anılar , harika bir geçmişe dönüş . Ben akbankıın yanında şuan halen çiçekci olan platin çiçekçinşn yerinde 25 yıl bakkal dükkanı işletmiş Mete Ayan’nın oğlu Oğuz . O sokak ta geçti tüm çocukluğum . Mahalle maçlarını iş bankası tesislerinin olduğu boş arazide oynardık . Otluk bir araziydi orası . Hatta ilk kuduz aşısını olmak zorunda olduğum o arzinin yüksek otlarıı arasından çıkıp beni ısısracak bir köpek tarafından yaşadım Aydın Bülbülkaya lar , Selim BÜlbülkayalar , metin abinin kalın tekerlekli gürültülü kamyonu yazıda geçen , kışın sadberk sokağı dört yol ağzı olan rampadan kışın inşaat kalasları üzerinde kaydığımız günler , o muhteşem 1988 kar günleri … Hey hey hey … 1975 doğumluyum ben . Ağaçlardan meyve koparabilen jenerasyon . Çok mutlu oldum okudukça yazıları . Hele babamın ismini görünce ayrı mutlu oldum . 2010 yılında kaybettik babamı . Kızıltoprakta doğduk büyüdük . Hala da büyüyoruz buralarda . Taksici Oktay utkan abimiz hep bakkalın önündeydi . Çok selamlar bu yorumu okuyup hatırlayacaklara şimdiden …
Sn. Oğuz Ayan,
Babanız Mete Ayan’ı çok sever ve çok sayardım. Sporcu (Yelkenci) kişiliği ile anılarımızda yer aldığı gibi cadde üzerindeki küçük dükkanına, o zamanlar fasiküller halinde yayınlanan dergileri almak için haftanın belli günlerinde giderdim. Elbette bizimde ağabeyimiz gibiydi. Kişiliği ve karakteriyle her zaman saygın yerini gönlümüzde koruyacaktır. Bizlerde Sadberk sokağın gençleri olarak Akbank’ın önündeki küçük yokuştan aşağı kış günlerinde tahta merdivenlerle kayak yapardık. Seneler ise biraz daha öncesiydi, yani sizin doğumunuzdan önceki seneler. Kardeşimde aynı şekilde aynı yerde köpek tarafından ısırılmıştı. Yalnız değilmişsiniz yani. Bende çok sevindim, okuduklarınızla gözünüzde bir şeyleri canlandırabildiysem ne mutlu bana. Selamlar.
Hey gidi hey Metin Korhan benim ilk okuldan arkadaşımdı. Babası ise Ankara da ilk telefon taksi olan Korhan taksiyi kurmuştu Necati bey caddesinde. Sonradan bende o da Okuldan ayrılmış birbirimizi kaybetmiştik. Yıllar sonra İstanbul da Kızıltoprak’da karşılaştık. o zamanlar Korhan pasajı daha yoktu. Metinin bir ağabeyi ve birde kız kardeşi vardı. Ağabeyi Ankara da Kızılay da Türkiye’nin ilk gökdeleninde bir gazetenin Ankara bürosunda çalışırdı. Ağabeyi Çetinin Hanımı da o zamanlar eski bir voleybolcuydu. Voleybolu bırakmış çetin beyle evlenmişti. Tanıdığımda çocukları yoktu sonradan oldu mu bilmiyorum. Metinin annesi ve babası kızları için çok üzülüyorlardı zira yanlış tedavi sonucu sakat kalmıştı.
Metinin babası Aynı zamanda Çok Çok iyi bir ustaydı metinde bu konuda çok iyiydi. Babası arabanın Eksozun dan çıkan sesten arabanın kaçıncı bujisinin teklediğini bilirdi. Gelelim O meşhur OLDMOBİL’e Araba tam otomatik Amerika için yapılmış önceleri kahverengi sonradan siyaha boyanmıştı. V8 motoru vardı. 1965 senesinde 1.-lira ondan 0,50 krş bir başkasından diye diye 10.- TL lik benzin bizi Moda burnuna kadar götürür sonra geri ancak getirirdi. Ha unutmayıp Onun birde kurt kırması bir köpeği vardı. Beni de köşkün arkasında büyük bir köşk daha vardı kocaman bahçesi vardı bahçe ta tren yoluna kadar giderdi. Aha tam o bahçede o kurt kırması beni ısırmıştı. Sebebi ise basit tren istasyonunda köpeği içi taş dolu bir tenekeye bağlamışlardı arkadaşlar tabi köpek iki adım atınca teneke devrildi ve taşlar büyük bir gürültü ile köpeğin arkasından yere döküldü gerisini tahmin edin artık. tren yoluna atlayan köpeğin kafasına birde teneke çarptımı köpeği köprünün üstünde zor yakalamıştım. Bütün bu olaylar olurken de Metin yanımızda yoktu arkadaşlar köpeği gezdirmek amaçıyla Metinden almıştı. Metinlerin köşkünün yanındaki apartmanın alt katında da Mazhar Alanson annesi ablası ayla ile otururdu. Kısaca na kendimden bahsedim. Adım Ali Galip KAYA kalamışta Aşk roman yazarı Esad Mahmut KARAKURT’un evinde otururduk. o zamanlar oturduğumuz yerde fazla arkadaşım olmadı zira Kızıltoprak da Metin, Mazhar ve Mazharın dayısının oğlu İsmet vardı. bende devamlı Kalamış’tan Kızıltoprak’ a giderdim. Anılar bitmez Ama yukarıdaki yazıların birinde Metinin vefat ettiğini gördüm Üzüldüm. Daha evvel bir kızıltopraklı ile konuşurken de duymuştum ama İhtimal vermemiştim Toprağın bol Olsun kardeşim.
Merhabalar, Kızıltoprak’ta eski Karakol çıkmazı sokakta benimde anneannemin evi vardı. Çocukluk zamanlarımın çoğunu orada geçirdim. Belki tanırsınız diye yazıyorum Teyzemin kızı Nilüfer, Deniz, Atıl, Güriz, Ömer, Şule aklıma gelen ilk isimler. Mazhar ile arkadaş olduğunuza göre bu isimlerinde yabancı gelmemesi lazım. Anıların sonu gelmez elbette değerli yorumlarınız için teşekkür eder iyi günler ve zamanlar dilerim.
mehmet bey aslinda ismen hicbirini hatirlamadım. Mazhar akrabam zaten Bahsettigim gibi Metin Ta ankaradan sınif arkadasimdı.orada bir guruptuk ama ben oraya kalamistan gelir giderdim. oradan hatirimda kalan isimler mazhar ve dayisinin oglu ismet metin ve can isminde bir arkadas. Canı bile hayal meyal hatirliyorum. bana o gurupta baban yedek parcaci oldugundan metinin babasi tuccar ali arkadaslar robot ali derlerdi. Hatirladiklarim bunlar yalniz. mesela zuhtu pasa ilk okulunda okurken sinifca bir resim cekilmisti eger mail verirseniz o resmi size yollarim. hocamiz sonradan o okulda mudur oldu.
Merhaba Ali Bey,
Kızıltoprak ve civarında oturup ilkokul zamanları Zühtüpaşa’da geçirmeyen herhalde çok az kişi vardır. Bende ilkokulda Zühtüpaşa’da okudum. Müdür acaba Sedat Bey mi olmuştu? Facebook’ta Kalamış-Köhne grubunda pek çok fotoğraf var bilmem ilgilendiniz mi? Sizde Kalamış’lısınız ne de olsa. Selamlar.
Mehmet bey ilk okul 4 sınıfı Zühtü paşa ilk okulunda okudum. zamanlar Sedat bey Sınıf öğretmenimdi. Sınıfta kaldım ve 4 sınıfı tekrar Kalamış ilk okulunda okudum. Benden sonra ne kadar zaman sonra bilmiyorum Sedat bey Müdür olmuş Bir vesile ile öğrendim. Okuduğum seneye ait sınıfça çekilen bir resim mevcut elimde. İstersen sana ulaştırabilecegim bir adres ver mail veya Wappsap’ lı telefon ver ulaştırayım sana. Orada okuduğum arkadaşlarımın adlarını hatırlamam.
Evet o fotoğraflar anılarımı canlandırdı ve tek tek tek aldım anılarımın içine koydum.
Merhabalar,
Sadberk sokak ile ilgili yazınızı zevkle okudum. Orada hiç oturmamama rağmen, benim ailemde de, o sokak ile ilgili baska hikaye vardir. Rahmetli babaannemlerin o sokakta köşklerinin olduğu ve babaannemin o evde doğduğudur. Bu arada babaannemin adı Sadberk, ve sokağa da bu nedenle sonradan Sadberk adı verdildiğidir. Daha sonra, büyük dayılar delikanli olduklarinda, 1950`ler de o köşkün satılıp, Beyoğluna taşınıldığıdır. Ancak yıllar sonra, o mahalle de oturan bir erkek arkadaşım olmustu, şimdi onu buradan duyurmayayım ancak, yıllar sonra, hikayesini duyduğum sokağa ve o sokakta yaşayan birine “aşık” olmam herhalde bir tesaduf değildir:)) ..
Sevgi ve saygılarımla,
Sayın Nilüfer Hanım,
Sadberk Sokak için söylemiş olduğunuz küçücük sırlar içerisinde çok daha fazlasını barındırdığı aşikar. Sokağın adını nereden aldığını hep merak etmişimdir. Sonraları Sadberk Koç’a izafen verilmiş olduğunu düşündüm, şimdi sizden işin gerçeğini öğrenmiş oldum. Babaannenizin adının sokağa verilmiş olması bu civarda köklü bir geçmişinin olmasının yanında sanırım daha fazlası da bulunmaktadır. Örneğin ailenizin bu bölgenin tarihçesiyle bağlı olabilecek değerli bilgilere de sahipsinizdir. Bizleri daha fazla aydınlatırsanız size minnettar kalacağımız gibi bilinmeyen bazı konulara da açıklık getirmiş olacaksınız.
Saygılar-Selamlar.