Christine de Pisan (1363 – 1430) Orta Çağ sonlarında Venedik’te doğup, yaygın Orta çağ kültüründeki kadın düşmanlığı ile mücadele eden kadın yazar, şair ve filozof. Bir şair olarak, dönemimde bilinen ve saygı gösterilen kişiliktir.
Pisan, yaşamı boyunca 41 adet yapıt vermiş ve Avrupa’nın saygı duyulan ilk profesyonel kadın şairi olarak bilinmiştir. 1380’de evlenen şairin evliliği 10 yıl sonra sona ermiştir. Bu dönemde şair, üç çocuğuna bakabilmek için daha fazla yazarak para kazanmak zorunda kalmıştır. Çocukluğu peşi sıra gelen olaylarla geçen de Pisan, yetişkin yaşamının büyük bir kısmını Paris’te geçirmiş ve daha sonra Poissy’de bir manastıra yerleşmiştir. Yazdığı yapıtların tümü Fransızca kaleme alınmıştır.
De Pisan konuşma sanatı üzerinde etkili olmuştur. Onun, kadın düşmanlığına karşı ikna edicilik özelliğini vurgulaması ve paralelinde çağdaş konuşma biçimleri üzerinde çalışması retorik geleneğine yeni bir tarz kazandırmıştır. Bu yönüyle Pisan, Simone de Beauvoir tarafından 1949’da kaleme alınan “Épître au Dieu d’Amour” adlı yazıda, kadın cinselliğinin ve kadınlığın önemini savunan ilk isim olarak gösterilmiştir. Ona göre muhtemelen Christine de Pisan, Batı’daki ilk feminist veya protofeminist bir düşünürdür.
Oysa bilinmeyen ya da yazılı olmayan bir başka tarih daha vardır ve nesilden nesile söylencelerle geçen sözlü bir tarihtir bu, hem de Konstantinopolis gibi söylecelere, efsanelere konu olan imparatorlukların başkentine ait bir tarih olursa bu; orada nelerle, kimlerle karşılaşacağımızı kimse bilemez.
İstanbul Arkeoloji Müzesi’nin salonlarında dolaşırken karşılaşacaklarınızdan sadece bir tanesi olan “Kalsedon Taşlı Küpeler” ile geçmişte ona sahip olan Minokta adlı kadını ve onun öyküsünü çoğu kişi bilmez.
Christine de Pisan adlı tarihin bilinen ilk feministi olan kadından yaklaşık bir asır önce yaşamış olan Minokta adlı kadının öyküsünü okuduğunuzda, yazılı olmayan ve bilinmeyen tarihin derinliklerine gizlenen ve belki de ilki olan bir başka feminist kadını ile karşılaşacaksınız.