KELEBEK ETKİSİ

Bazı konularda karar verebilmek çok güçtür, yaşanan öyle çok şey vardır ki, hangileri bu dünyaya ait hangileri bilinmeyen daha doğrusu bilemediğimiz bir başka dünyaya aittir bir türlü karar veremeyiz.

Ancak ortaya çıkan öyle tuhaf tablolar vardır ki bunlar iki ayrı dünyanın iç içe geçmiş biçimidir sanki.

Anlatmaya çalıştıklarımı belki bazıları yaşamışlar, bazıları da birilerinden duymuşlardır, düşünüp bir karar vermeye çalıştığımız zamanda nereye yerleştirebileceğimizi bir türlü bilemeyiz işte bende böyle bir anımı anlatacağım.

Malum yer Kalamış, başka söze gerek var mı? Kimler geldi kimler geçti, işte o geçenlerden birisi midir acaba sözünü ettiğimiz kişi ya da kişiler, Kalamış genç yaşta geçenlerin çokça olduğu bir kutsanmış yeryüzü parçasıdır ne de olsa, hepimizin birbirini bildiği ve tanıdığı bir zamanlarda yaşamaktayız, adeta bir kabile yaşamı sürmekte Kalamış’ta, öyle demiyor mu Mazhar bir şarkısında, hep birlikte takılmaktayız bir çok şeye, Hikmet Reis’in kayıkhanesinde oğlu Mustafa nam-ı diğer Beton Mustafa öyle bir hazırlamış ki o akşamki besinimizi sanırsınız ki bir vuvuzela(!) bu deyimi yeni öğrendik tabii ki 2010 Güney Afrika Dünya Futbol Kupasının resmi içeceği…

Bir başka gün bir başka gece Hayyam’ın iskelesindeyiz hep birlikte, dolaşmaktayız dünyanın en güzel zamanlarında ayaklarımız yeryüzünden kesilmiş adeta uçmaktayız, böyle günleri ve geceleri ne anlatmakla nede saymakla biter, bazı zamanlarda hep birlikte aidiyeti kimin olduğu belli olmayan teknemizle ağustos ayının kırk derece sıcağında içtiklerimizin etkisiyle denize atlar hangi yöne doğru yüzdüğümüz belli olmadan kulaç atmayı becermeye çalışarak tuhaf bir şekilde yüzeriz. Daha olmadı teknemizin livar tapasını açarak içeri dolmaya başlayan suları seyre dalarak yavaş yavaş tekneyle birlikte denize gömülürüz.

Bunlar günlük yaşantımızın birer parçasıdır. Yaşantımızın sadece 20’li yaşlarında olduğunun da altını çizmekte yarar var. Bu kadar gencecik insanın bir arada olduğu bu güzel koyun ve denizlerin ülkesinde yaşadığımız harika günlerin ve gecelerin tatsızlıklara dolu olduğu günlerde olmaktaydı, sevdiğimiz insanları bir gün kaybedebiliyorduk, bu yaşamın bizlere çok kötü bir şakasıydı. O gün ya da o gece beraber olduğumuz arkadaşımızın ertesi gün ölüm haberi geliyordu. Bu dayanılması çok zor bir acıydı, gencecik insanların aramızdan ayrılışını görmek bizi birbirimize daha çok yaklaştırdığı gibi yaşam hakkındaki fikirlerimizin değişik boyutlara da taşınması anlamındaydı.

Bunları eğrisiyle doğrusuyla birçok insan yaşamıştır muhakkak ama bize rastlayanlarda böyleydi işte, bunun arkasından düzenlenen törenler ise elem ve acı doluydu.

Sevdiklerinizin anıları ile hep birlikte sahillerde bir yerlerde, adeta Attila İlhan şiirlerindeki gibi,

Ulan İstanbul ateşler yaktık sana mohikanlar gibi taptık derken, elden ele geçen vuvuzelanın(!) melodisi eşliğinde gecenin karanlığında nereden çıktığı belli olmayan bir kelebek gelip, önümüzdeki ateşe atılmayı bekleyen kuru ağaç dallarından birinin üzerine konarak bizimle birlikte otururdu tıpkı eski günlerde hep birlikte olduğumuz gibi.

Şimdi onların hepsini, Kalamış’ta birlikte olduklarımızın hepsini, bir gün bir yerlerde yanımıza gelen kelebekler olduğunu düşünerek eski güzel günlerde birlikte yaşadıklarınızı düşünerek ve hatta imkân dâhilindeyse ona da bir şeyler ikram ederek yâd ediniz.

Göreceksiniz ki sizin ikramınızı boş geçmeyecektir.