Bu defa, İstanbul’un Beyoğlu semti Tepebaşı Meşrutiyet Caddesi üzerinde meşhur Pera Palace oteline komşu, gözlerden uzak fakat dikkatli bakışlardan kaçmayan, yaklaşık yüzelli yaşında, ABD’nin “National Monument” yani anıt binaları arasında yer alan bir yapıdan söz edeceğiz.
Corpi Sarayı veya Corpi Palas, 1873 yılında İstanbul Katolik cemaatinden Cenovalı armatör İgnazio Corpi tarafından, İtalyan mimar Giacomo Leoni’ye yaptırılmış. Ancak, İtalyan mimar Giacomo Leoni adını “Hazreti Google” a sorarsanız; Giacomo Leoni (1686 – 8 Haziran 1746) olarak da bilinen James Leoni, Venedik doğumlu İtalyan mimar olarak bir cevap alırsınız. Bu durumda binanın mimarının Giacomo Leoni olduğuna dair bir şüphe uyanacaktır içinizde. Binanın mimarı hakkında bir başka bilgide şöyle; Sarayın inşası için İtalya’dan Mimar Giacomo Leoni İstanbul’a davet edildi. Leoni, daha önce Palermo’daki Massimo Tiyatrosu’nun ve Roma Adalet Sarayı’nın inşası projelerinde rol oynayarak adından söz ettirmişti. Bir rivayete göre de Leoni İstanbul’a geldiğinde Levanten Mimar Georgio Stampa ile işbirliği yapmış ve Corpi Sarayı’nın inşasını bu iki mimar beraber üstlenmişlerdi. Yine kutsal kaynak “Hazreti Google” a soracak olursak; George Dominic Stampa’nın oğlu George Loraine Stampa, (1875-1951) illüstratör bir İngiliz sanatçıydı. Stampa’nın mimar olan babası ise Türkiye’yi Osmanlı-Rus Savaşı (93 Harbi) olarak bilinen tarihte yani 1878 yılında terk ettiği bilgisine ulaşırız. Kısacası bu binanın mimarisi ile ilgili net bir bilgi ne yazık ki mevcut değil.
Bina hakkında bilinenler ise şöyle; 1873 yılında, Osmanlı İmparatorluğu ile İtalya arasında, İtalyan vatandaşlarının da Osmanlı topraklarında mülk edinebilmesine dair bir anlaşma imzalandı. Bunun üzerine Corpi, bugünkü Taksim ve çevresinde şehrin en büyük mezarlığı olarak kullanılan Tepebaşı’nda daha çok elçiliklerin ve mezarlıkların bulunduğu yerde sarayını inşa ettirdi. Tepebaşı, Osmanlı döneminde Petits Champs des Mort yani Küçük Mezarlık olarak anılırdı. Ignazio Corpi’nin sarayını inşa ettirdiği ve bugün Meşrutiyet Caddesi adını taşıyan yol da o yıllarda Kabristan Sokağı adıyla anılıyordu.
Sarayın inşası tam dokuz sene sürdü ve 99 bin Osmanlı altınına mal oldu. Roma tarzından çok Viyana tarzına daha yakın olan saray, birliğini henüz sağlamış İtalya’nın Avusturya-Macaristan İmparatorluğu hakimiyeti altında kalmış mimari anlayışını yansıtıyordu. Üzerinde taşıdığı sembolleriyle ise saray, İtalyan kültürüne daha yakındı ve Corpi ailesinin soylu geçmişine göndermeler yapıyordu. Binanın dış cephesinde, alt katın kilit taşları aslan başları olarak yerleştirilirken, üst kat loca kemerlerinin kilit taşları ise ticaret tanrısı Merkür başlarıydı. Dökme demirden merdiven korkuluklarına ise Corpi ailesinin aile ambleminden esinlenen ejderha figürleri işlenmişti. Sarayın yüksek tavanlarını süsleyen fresklerde Apollon, Dionysos gibi mitolojik tanrılar resmedilmişti. Tüm bu resimler ve işlemeler de yine İtalya’dan getirilen sanatçılar tarafından yapılmıştı.
Sarayın en ilgi toplayan duvar resmi ise yemek salonunda yer alan ve doğal büyüklüğünde resmedilmiş olan Son Akşam Yemeği sahnesiydi. Corpi Sarayı, geniş ve bakımlı bahçeleri, büyüleyici Haliç manzarasını gören mermer balkonları ile herkesin ilgisini ve beğenisini üzerine çekiyordu. Fakat dokuz yıllık inşa süresinden sonra 1882’de bitirilebilen sarayda Ignazio Corpi nerdeyse hiç yaşayamadı. Çünkü aynı sene içinde Corpi vefat etti ve tüm serveti yeğenleri Bernardo ile Caterina’ya kaldı. İki kardeş de bu sarayda oturmayı tercih etmeyerek, yapıyı yeni göreve başlayan Mister Leishmann’ın nezdinde elçilik olarak kullanılmak üzere Amerikan hükümetine kiraladılar. Bu saray Amerika için büyük bir şanstı zira on beşinci yüzyıldan beri diplomasinin merkezi Beyoğlu’ydu ve bu diplomatik hayata geç giren Amerika’nın elçilik binası inşa edebileceği bir alan artık kalmamıştı. Bu nedenle Amerikan elçiliği, kurulduğu ilk yıllarda, Tarabya gibi şehre ve merkeze çok uzak bir noktada çalışmaya mecbur kalmıştı. Bir müddet kiracı olarak bu sarayda çalışmalarını sürdüren Amerikan elçiliği, 1907 yılında ise sarayı satın aldı. Burası Amerikan diplomasi tarihi için de önemli bir yapıydı zira bu yapı Amerika’nın bizzat sahip olduğu Avrupa’daki ilk, dünyada ise ikinci mülktü. 1910 yılında Amerikan elçiliği, konsolosluğun kullanımı için Haliç tarafına yeni bir ofis binası inşa ettirdi. Bu yeni ofis binası da bir köprü ile elçilik sarayına bağlandı. Yeni yapıların mimarı ise Washington’da Türkiye Büyükelçilik binası olarak kullanılan Edward H. Everett House’u da inşa eden George Oakley Totten idi. Bu inşaat sırasında hem ofis binasının hem de sarayın ana giriş alınlığına bir Amerikan kartalı yerleştirilmiştir ki bugün de bu kartalı görmek mümkündür. 1930’lu yıllarda ise sarayda enteresan bir hadise yaşandı ve püriten bir elçi hanımı, saraydaki mitolojik tasvirleri fazla müstehcen bulduğu için badana ile kapattırdı ve bu tasvirler ancak restorasyon sonrasında tekrar gün ışığına çıkartılabildi. Cumhuriyet’in ilk yıllarında dahi diğer birçok elçilik gibi İstanbul’da yaşamına devam eden Amerikan Büyükelçiliği, 1930’larda Ankara’ya taşındı ve bu yapı da başkonsolosluk olarak kullanıldı. 2003 yılında, başkonsolosluğun İstinye’deki yeni binasına taşınmasıyla birlikte Beyoğlu’ndaki Corpi Sarayı bir müddet boş kaldı. Yakın geçmişte Amerikan Senatosu’nun onayıyla bir Türk şirketine 51 yıllığına kiralanan yapı, restore edilerek ‘Soho House’ olarak hizmet vermeye başladı. Yeni işletme aynı zamanda eski Constantinople Club’ün bahçesine de bir otel binası inşa ettirdi ki bu yapı da Corpi’lerin akrabası olan ve Kadıköy’deki Moda semtinin kurucusu olarak kabul edilen Tubini ailesinin ikametgâhıydı. Bugün bu yapının giriş katında da Konsolos isimli bir restoran bulunmaktadır.
Meraklısına Not:
http://earsiv.sehir.edu.tr