Dünyamızın geçmiş devirlerinden günümüze kadar neslini devam ettirebilen nadir canlılarından olan mamutların torunları filler yaşam alanı bulduğu ülkelerin bir kısmında yeteri kadar olmasa da ehlileştirilerek insanlığın hizmetinde faydalı devasa cüsseleriyle kullanılagelmektedir. Bizim ülkemizde ancak sirklerde görebildiğimiz ve her zaman devasa cüsselerine rağmen gelişmemiş beyinleriyle dalga geçtiğimiz, çağlara meydan okuyan bu güzel ve duygusal mahlûka çizgi romanlardaki yaratıklarmış gibi muamele etmeye bayılırız.
Ne sebeple olduğu bilinmeyen kör fillerin bulunduğu bir ülkede aklı evvel bir piyanist piyanosunu da yanına alarak ben kör fillere piyano çalacağım diye tutturmuş. Oturmuş piyanosunun başına başlamış parmaklarını tuşların üzerinde gezdirmeye, sesleri duyan koca koca kör filer aklı evvel piyanistin yanına gelerek başlamışlar dinlemeye piyanodan dökülen nağmeleri. Birileri de televizyonlarda yayınlanmak üzere kaydetmeye başlamış ve bize kadar ulaşmış kör fillerin nasıl bir piyanodan çıkan nağmeleri dinlediklerine dair bu güzel görüntüler.
İnsanlar güzel sesleri duyabilmek için tarih boyunca birçok müzik aleti yapmayı başarmışlardır. Bu müzik aletlerinin en gelişkinlerinden olan piyano, sesleri ve dinleyenler için kulaklarına sağladığı imkânlardan ötürü en güzellerindendir. Piyanolardan çıkan sesleri duyabilmenin zevkine varabilmek için eğitilmiş bir kulak olması ve bir piyanoyu çalabilmek içinde iyi bir eğitim alınmış olması gereklidir.
Öyle basit değildir, dağlarda kırlarda otlatılan hayvanların dinlemesi için çalınan kavala benzemez, zımbırdatılan üç telli bir takım çalgılara ise tepeden bakan bir aristokrattır. Siyahlara büründüğü, sesini dinlemeye gelen insanların önünde eğildiği, salonlarda virtüözlerce verilen konserlerin en azametli olanıdır.
Bizim ülkemizde ise hiç sevilmemesinin nedeni de işte bu tepeden bakışıdır üç telli çalgılar ile koyunların dinlemesi için çalınan kavallara. Birde düğünlerde derneklerde çalınmak üzere davullar ile zurnalara ilaveten darbuka kültürünün de çok çok ötesindedir piyano.
Bizim kültürümüzle taban tabana zıttır. Hâlbuki öylemi üç telli çalgılar, eline alan ertesi gün virtüözü olur. Kamıştan kestiği bir kavalı dağlara bayırlara karşı üflemenin hiçbir zor yanı yoktur. Darbukayı da iyi kötü bir ritim duygusuyla çalabilmeyi beceren nice insanımız vardır.
Duyduğu ezikliğin altında hep sığınacağı bir kucak arayan insanımız mağdur rolü oynamayı pek sevmiştir.Edebiyatın, müziğin aristokratını hiçbir zaman benimseyememiş, Divan Edebiyatını, Klasik Müziği kendi dilinde hep aşağılamanın, yerine başkalarını koyabilmenin yollarını aramıştır. Bu çelişkinin yaşanmaya başladığı günlerde klasik müzikten, resme kadar sanat dallarından bilim alanlarına uzanan bir çizgide işgale uğrayarak yok edilmeye çalışılması es geçilerek bize hep başka yönlerinin bir takım pislikler tarafından anlatılmaya çalışılmasına inatla, yeniden hayat bulan bu ülkede, genç yetenekler eğitilerek ülkenin geleceğinde yeni ufuklar açılabilmesine çalışılmıştır.
Bu en azından bir “iyi niyet” olarak hukuk alanında da ifadesini bulan anlayışın ta kendisidir. Yaşamda her zaman arzu edilenler ve istenilenler olamamakta ne yazık ki, eğer öyle olsaydı satranç gibi en iyi hamleler yapılarak daima oyun kazanılırdı.
Piyanosunu salonlarda çalarak, bu ülkenin insanını bir adım daha öteye götürmeyi kendisini adamış olanlar, resimleri, heykelleri, şiirleri, romanlarını, sinemaları ve akla gelebilen her şeylerini ortaya koyanlar aldandılar aynı “iyi niyeti” gösteren diğerleri gibi. Hepside mağduru oynamaktan büyük keyif alanların önünde açacakları bir kapının hayalini kurarken onların elinden kurban oldular.
Neredeyse taşlayacak hale geldiler bir şeyleri anlatabilmenin heyecanını piyanosundan çıkan ezgilerde bulanları ama olamazdı onların sesleri duymak istediklerine benzemiyordu, duymaya alışık olduklarından da hayli farklıydı. Bir yanda şarkıcısı, türkücüsü öte yanda salonlarda dinlenen konserler ile virtüözleri. Ezilmişlik psikolojisine sığınarak mağdur rolü oynamaya bayılanların yükselen seslerini kendilerine kazanç kapısı haline getirmeye çalışılanlarca marifetmiş gibi sevmediğimiz bir yemeği yemek zorunda kalan misafirlere benzer biçimde dayatıldı hep bizlere.
Bunun için yıllardır süregelen ve her dönemde birilerinin meşhur edilerek diğerlerinin unutulmasına çalışıldığı gibi yenilerinin ortaya çıkmaması içinde elden ne gelirse yapıldı.
Sanatı yok etmeye çalışarak ortaya çıkartılan bir takım insanlara sanatçı denmesi ancak ezilmişlik psikolojisine sığınarak mağduru oynamaya bayılanlarca hazmedilebilecek bir söylemdir. Tembellik, öğrenme isteği ve meraktan yoksun şekilde kendisini yetiştirememiş yetiştirmek içinde hiçbir şey yapmaya çalışmamış yanık sesli, oralı buralı gibi isimli birileri her zaman baş tacı edilmiş, kendinden olmayanı daima dışlamış ezilmişliğini üzerinden atmaya uğraşanları da suçlu ilan etmiştir.
Şimdi ortaya çıkan aklı evvel piyanist piyanosuyla kör fillere konser vermiş hiç de yadırgamadım doğrusu ama bir şey dikkatimi çekti kör filler piyanodan çıkan sesleri ilgiyle dinliyorlardı.