Kadıköy’den vapura binerek Beşiktaş iskelesinde indikten sonra İstanbul Boğazı veya Yıldız Yokuşuna doğru giden ana caddeye çıktığınız zaman arkanıza kalan, üzerinde Devlet Resim ve Heykel Müzesi yazılı tabela olan eski bir bina dikkatinizi çekecektir. Eğer o binanın kapısından içeri girecek olursanız içerisinde 19.yüzyıldan günümüze Türk ressamlarının eserleri ve heykeltıraşlarının yapıtlarının sergilenmekte olduğunu görürsünüz.
Müzenin koleksiyonunda takriben 10.000 adetten fazla orijinal resim ve 650 adet heykel, seramik ve hat sanatına ait eserler ile sayısız reprodüksiyon bulunmaktadır. Bu güzel yapı aslında Dolmabahçe Sarayı’nın Şehzadeler bölümüdür. Cumhuriyetin ilanından sonra, boş duran bu yapı Atatürk’ün dikkatini çekmiş ve değerlendirilerek, Resim ve Heykel Müzesi yapılmasını istemiştir. Bunun üzerine Güzel Sanatlar Akademisine bağlı olarak kurulması planlanan müzenin tahsisi 22 Haziran 1937 tarihinde Milli Saraylar Müdürlüğünden istenmiştir. 18 Ağustos 1937’de Veliaht Dairesi, Güzel Sanatlar Akademisine bu amaçla tahsis edilmiştir. Kısa sürede teşhir ve tanzimi yapılan müze 20 Eylül 1937 günü ziyarete açılmış, Atatürk müzenin halka ücretsiz olarak gezdirilmesini istemiştir. İstanbul Resim ve Heykel Müzesi II. Dünya savaşı sırasında güvenlik gerekçesiyle boşaltılmış ve kapatılmıştır. Müze 1951 yılından itibaren tekrar ziyarete açılmıştır. Müze bir dönemde de geçirdiği yangın sebebiyle kapalı kalmış ve 1981 yılında tekrar ziyarete açılmıştır. Ancak son sekiz yıldır kapalı olan müzenin Tophane’de Denizcilik Müsteşarlığına bağlı, yanında İstanbul Modern olan 5 numaralı antrepoya taşınmasına idari bir karar verilmiştir.
Adının “İstanbul Antrepo 5 Çağdaş Sanatlar Müzesi” olacağını öğrendiğimiz bu proje bize Atatürk’ün öngörüsüyle açılmış olan Resim ve Heykel Müzesinin nasıl bir yer olacağını işaret ediyor.
Uluslar arası ödül sahibi Mimarus Boktanus iddialı bir proje hazırlamış müzenin yeni taşınacağı Tophane’deki 5 numaralı antrepo için.
Nasıl mı? Şeffaf bir bina tasarlamış Mimarus Boktanus, tüm duvarları soyulup sadece beton kolonlardan oluşan ızgara benzeri yapısını korumuş. Şöyle demiş Mimarus Boktanus projesi için; Bu ızgara benzeri “grid”i koruyarak binanın kentsel bellekteki yerini ve Sedat Hakkı Eldem’in eski Türk mimarlığındaki ‘çatkı’ya yaptığı referansı korumaktayız.
Mimarus Boktanus bize has olan taklitçiliğin en güzel örneğini bize yedirmeye çalışmakta yine. Bizlerin böylesi konularda görüşünün bulunması mümkün olmadığından hareketle yarattığı projenin ne kadarda harika olduğu gerçeğini ortaya koymaya çalışmakta bir kez daha.
Mimarus Bokatanus’un Resim ve Heykel Müzesi için tasarladığı yapı Paris’te bir zamanlar büyük tartışmalara neden olan 70’li yıllarda inşa edilen ünlü Georges Pompidou Ulusal Sanat ve Kültür Merkezi’nin bir benzeri olmaktan öteye geçemeyen kötü bir kopyasıdır.
Müzenin sergi salonları ise bulunduğu liman bölgesinden esinlenerek konteynırlardan oluşturulmuş. İzleyiciler salonlar arasında şeffaf tüneller ve merdivenler aracılığıyla gezerken şehir manzarasını da izleyebilecekler. Giriş katında bir ‘anıtsal boşluk’ bırakılıp buraya dükkanlar, restoranlar, toplantı odaları vs konularak, ziyaretçilerin burada zaman geçirmeleri sağlanacak. Binanın caddeye bakan cephesinin ise, ‘media-mesh’ denilen bir tür görüntülü duvarla kaplanması planlanıyor.
Böylece modern ve klasik Türkiye resmini ağırlayacak yepyeni ‘çağdaş’ bir müze tasarlamışmış Mimarus Boktanus.