Murat Beşer bir kitap yazmış, adı “Yoldan Çıkmış Simalar” kitaba konu olan tüm isimlere yoldan çıkmış simalar demekte, onlar ne kadar yoldan çıkmış olurlarsa olsunlar, aslında onlara “Zamanın Ötesinde Yaşayanlar” denmesi gerek.
Müzikle tanışmasını sağlayan, elinde taşıdığı bir rock 45’liği ve longplay’i ile göreceği ve tüm yaşamını değiştirecek olan uzun saçlı Apaçi Ayhan ile anlatmaya başladığı öykülerinin tümünde var olan ortak payda, müzik ve müziğe adanmış yaşamlardan birer kesit.
Konu müzik ve zamanın ötesinde yaşayanlar olunca, Kalamışlılık damarımız kriz anındaki jankiler gibi atmaya başladı, nasıl atmasın ki, öykülerde adı geçenlerin tümü yıllar öncesinde tekrar edilen şu sözde kendilerini aramaktalardı sanki “Hacı hacıyı Arafat’ta, bok boku Kalamış’ta bulur”
Murat Beşer’in Yoldan Çıkmış Simalar’ ı ve onların yaşamalarının birer kesiti olan öyküleri, bu ülkede bir zamanlar var olan güzel günlerin nasıl birer birer umutsuzluğa, güvensizliğe, hayallerin yitirilmesine ve her şeyden öteye evrensellikten uzaklaşarak, faili meçhullere, krizlere, darbelere dönüşüp içe kapanacağının, korkunun ve yılgının olağan hale gelmesiyle bir Ortadoğu ülkesine dönüşmesinin de hüzünlü öyküleridir.
Murat Beşer’in ve Yoldan Çıkmış Simalar’ın öykülerini şu cümlesi çok güzel özetlemekte; Yel değirmenlerine karşı verilen savaş yitirilmişti…
1994 yılını da ilave etmekte bu cümlesine ama yel değirmenlerine karşı verilen savaş çok daha öncesinde yitirilmişti.
The Beatles ile başlayacak olan efsane, 1968 Mayıs’ında Paris’te taçlanacak, yankıları ülkemizde de duyulacaktı. İstanbul’un tarihi yarımadası Sultanahmet ve onun göz bebeği Ayasofya’dan sonraki en kutsal mekânı artık Pudding Shop’tu. Bu yalnız ve güzel ülke, uçmayı öğrenmeye çalışan kuşlar gibi kanatlanmıştı. Dünya bir başka dönmekteydi sanki ama çok uzun sürmeyecek “Darağacında Üç Fidan” ı yazacaktı şair ve zamanın ötesinde yaşayanlar, yel değirmenlerine karşı savaşa başlayacaklardı şarkılarıyla.
Tepelerine inen balyozla darmadağın olacaklardı, takvimler 1971 yılını gösteriyordu, Milenyum için henüz çok erken bir tarihti.
Kış günlerinde domates bulunmuyordu piyasalarda, bahar gelince en gözde bekâr yemeği menemen oluyordu, bol salçalı makarnalara da spagetti denmiyordu.
Elde kalan, büyük umutlar bir de şarkılar ve özerk üniversitelerdi ama birileri kitaplar ile gitarların yerine silahları yerleştirmişti ülkenin geleceğine.
Yoldan Çıkmış Simalar’ın öykülerini bu günleri yaşayanların yazdığını, Murat Beşer ise bir tür aracılık ettiğini söylüyor kitabın ilk sayfalarında.
Herkese iyi okumalar…
Meraklısı için: http://mb.muharrem.co.uk/1968/