ÜNİVERSİTE DEĞİL TEKKE

Scan

Ülkemizde, Askeri Tıp Akademisi, Kara, Deniz ve Hava Harp Okulları ile Vakıf Üniversiteleri dâhil bugün tam 180 adet üniversitemiz bulunmakta.

Tüm dünyadaki mevcut üniversiteler işe yararlık açısından çeşitli faktörlere bağlı olarak bir değerlendirme ve sıralamaya tabi tutulmakta. Bu işi yapanda, Britanya kökenli, Times Higher Education adlı bir şirket.

Bu şirket, dünya çapında 50 yaşın altındaki üniversiteleri başarılarına göre değerlendirerek bir sıralamaya tabi tutmakta. Ülkemizde, adları ön sıralarda yer alan 3 adet Vakıf Üniversitesinin de bu değerlendirmede bulunduğunu sevinerek gördük.

Peki, son 50 yılda kurulan devlet üniversiteleri nerede, onlar neden bu listede yoklar?

Yaş sınırı olmadan yapılan üniversite sırlamasında ise dünyanın en iyi ilk 100 üniversitesi içinde, Türkiye’den sadece ODTÜ var, oda 85. sırada.

Dünyadaki ilk 100 üniversite sıralaması içerisinde çok sayıda Asya kökenli eğitim ve bilim kurumu da mevcut. Ayrıca, Asya’nın en iyi ilk 100 üniversitesi içerisinde sadece 5 Türk üniversitesi bulunmakta.

Bu tabloyu değerlendirmeye çalışacak olursak, Türkiye’nin kendi Doğusunda kalan ülkelerinde gerisinde kalmaya başladığını, onlar tarafından geçildiğini görüyoruz.

Zaten adı sanı bilinmeyen, öğrenci kaydetmekle sadece diploma vermek üzere kurulan, ticarethane mahiyetindeki üniversitelerle eğitim ve öğretimi nereye kadar yaygınlaştırabilmek mümkün.

Birde buna uluslararası boyutta olabilme imkânlarını ekleyince ne kadar büyük bir açmaz içerisinde bulunulduğunu anlamak hiçte zor olmasa gerek.

Ülkemizdeki üniversite eğitiminin temel mantığı şudur:

Üniversite=Diploma=Askerlik Terhis Belgesi

Veya

Üniversite=Diploma=Devlet Memurluğunda bir üst mevki

Kısaca devletten geçinmeciliğin daha üst bir mevkiden elde edilme yolu.

Şimdi bütün bu olguların bir değerlendirmesini de Celal Şengör Hocanın ağzından dinleyelim:

“Dünyada çeşitli yerlerde yayımlanan üniversite sıralamalarını katiyen ciddiye almayınız! Bunların hiçbiri bilim dünyasının toplam üretimine ve bu üretimin öğrenciye nasıl yansıtıldığına dayanmamaktadır. Tüm üniversite sıralama kriterleri son kırk yılda üretilen ve ‘siyantometrik’ denen verilere, üniversite bütçelerine ve bunların türevlerine dayanır. Bunların tamamı anlamsızdır. En yaygın kullanılan siyantometrik veriler tüm dünya bilimini değil, sadece İngilizce yapılan yayınları kapsar. Bunlar içinde mesela 1975 yılından beri Almanya’nın ABD’den fazla kitap yayınladığı verisi yoktur. Hocalarının maaşlarını ödemekten başka parası ve kütüphanesi olmayan bir üniversite mesela Londra’nın veya Paris’in veya Berlin’in veya Moskova’nın göbeğindeyse pek çok konuda dünyanın en iyisi olarak ‘sıralanan’ üniversitelerden çok daha kaliteli bilim üretebilir. Buna mukabil dolgun bütçeli bir üniversite parasını kütüphane yapmak yerine stadyum veya öğrenci merkezi veya yurt yapmaya yatırıyorsa, tüm zenginliğine rağmen hiçbir başarı elde edemez. Üniversite kalitesinin tek göstergesi vardır: Öğretim üyelerinin bilime kalıcı katkıları ve bu katkı yapma işini öğrencilerine ne kadar öğretebildikleri. Bu açıdan bakıldığında Türkiye üniversitelerinin sıralamalardaki yerleri gerçekçi değildir; çok daha aşağılarda olmalıdırlar.

Bu değerlendirmenin ışığında ülkemizin adları ön sıralara yer alan vakıf üniversitelerinin de sıralamadaki yerlerinden kuşku duymak gerekmekte.

Başarısız öğrencisini kapının önüne koyamayan kuruluşlara üniversite değil, TEKKE denir.”

Yani sırf diploma almak üzere okula kaydını yaptıran öğrenciye para ödediği için hayır diyemiyorsanız, bir zamanlar okulların açıldığı günde kürsüye çıkarak “Ticarethanemize, ayy aman şey, okulumuza hoş geldiniz” şeklinde konuşma yapmak zorunda kalan okul müdürünün durumuna düşersiniz.