İnsanların iş yaşamlarını ve birçok anlamıyla yaratıcılıklarını sürdürdükleri kendilerine ait ortamlarında, onları ifade edecek, kişiliklerinden ipuçları verecek ve onları anlatabilecek detayları içerecek şekilde bilinçli veya bilinçsiz olarak yarattıkları alanların bir diğer adıdır çalışma odaları ya da ofisleri.
Tüm bu ortamlara isim vermek oldukça zordur ancak meslekler ya da faaliyet alanlarına göre bir adı olup her birinin de kendine özgü bir yapısı ve karakteri mevcuttur.
Bizim konumuz ise toplum katında bir değere sahip olmuş, sanatçılar, iş adamları, politikacılar ve diğerlerinin yaşamlarında çalışmalarını sürdürdükleri ortamları tanıtma ve insanların bu özellikleriyle o kişileri tanıma ve onlardan bir şeyler öğrenebilme imkânı sağlaması adına dünyanın birçok ülkesinde yapılan özel programların bir benzerinin de ülkemizde bizlere sunulmaya başlanmış olmasından dolayı duyduğumuz hazzı paylaşma arzusundan başka bir şey değildir.
Bu imkânı bizlere sunan TV kanalına ve programın sahiplerine teşekkürlerimizi sunar ve devamında fikirleriyle, yaşamıyla, eserleri ve başarılarıyla toplumumuza önder olabilme adına tüm kişiler ve kişiliklerinin tanıtılmasını yürekten dilerim.
Bu projede en çok beğendiğim yan tanıtılmakta olan “çalışma odası” ile aslında ona sahip olan kişiliğin bütünleşmesi ve bizlere anlattıklarından yola çıkarak tanıtılan kişi ve onun kişiliği hakkındaki ipuçlarıdır.
Polisiye roman gibi oldu ama işin gerçeği de biraz böyle değil mi?
Dekoratör ya da bir iç mimar eliyle düzenlenmiş bulunan “çalışma odası” size bu odanın sahibi hakkında neler anlatmaktadır acaba?
Bana göre kısaca, bu “çalışma odası” nın sahibi her şeyi parasıyla satın alabileceği fikrinde olup, gerçekte de zevksiz ve hiçbir beğenisi olamayacak kadar insanlıktan payını alamamış, çevresine kendisinin ne kadar da entelektüel ve zevk sahibi birisi olduğunu anlatabilmek adına ofisinin duvarlarına birbirinden değerli tablolar ile kitaplığına metreyle kitap ısmarlayarak birçok müzayededen gizemli kişilik olarak telefonları ve aracıları ile alım yaptıran önemli bir işadamı hüviyetindeki öküzdür. Aslında kendisine layık olan “çalışma odası” da ahırdır.
TV dizilerinde bizlere iştah açacak görüntüler eşliğinde sunulan metrekarelerce büyüklüğünde masalara oturtulan işadamlarına ait ofisleri gözünüzün önüne getirin ve onlar hakkındaki düşüncelerinizi bir kez daha sınayın.
Ülkemizde yetişen önemli müzik insanlarından birisi olan Fazıl Say’ın “çalışma odası” nın tanıtıldığı TV programını seyrederken aslında bize anlatılmak istenilenin çok daha ötesinde Fazıl Say’ın kişiliğinin bizlere verilmek istendiğini bir kez daha anladım.
Bunu çok da güzel bir şekilde ortaya koymaktaydı Fazıl Say, şöyle ifade ediyordu çalışma odasını, detayları bizlere gösteren kameranın eşliğinde “çalışma odası” nda ki piyanosu, notaları ve birçok ayrıntıdan daha öte yeşillikler içerisinde küçük bir bahçesi vardı Fazıl Say’ın çalışma odasının ön tarafında ve ünlü besteci Bach ile dünyaya örnek olan devrimci kimliğiyle Che Guevara’yı birleştirerek çalışma odasındaki Bah-çe’yi bizlere tanıtıyordu.
Bazıları böylesine verimli bir konuyu toplumumuza, başka nitelikleriyle sunma fikrini birçokları gibi ardı arkasına yayınlanan Vücut Dili kitaplarında olduğu şekilde karşısındaki etkilemeye çalışan iş adamlarının metrekarelerce olan masalarıyla size tepeden bakarak kendinizi bir amip gibi göreceğiniz ofislerinin tanıtıldığı gazete haberlerine çevirerek, siyaset mühendisliği adına her türlü yalakalığın yapıldığı köşe yazılarına kadar indirgemiş bulunmaktadırlar.
Kendilerini tutamayarak öylesine bir boyutta atmaya başlıyorlar ki, çalışma odası yerine saraylardan bahsetmeye başlıyorlar. Tabi bunlara nede olsa gazetecilikleri yanında tarihçi sıfatı da hiçbir bilimsel altyapısı olmasa da yakıştırıldığından, tarih kokulu jargonlarıyla, örneğin bir çalışma odası hakkındaki görüşlerini kaleme aldığı yazısında “ Modernize edilmiş Selçuklu motiflerinin ağırlıkta olduğu, hatta motiflerin çalışma masasında ve sehpada bile hemen fark edildikleri şık bir ortam olduğu ama pencerelerde bu motiflere uyum sağlaması zor olan 18.yy Avrupa çiçekli desenli perdeler ve çalışma koltuğunun hemen solundaki duvarın üzerinde küçük boyda iki fermanın tuğralarını okumakta güçlük çekerek hangi hükümdara ait olduklarını çözememiş ve ancak son döneme ait olduğunu görebildim.” Diyerek adeta TV’lerde yayınlanan “Yemekteyiz” programlarına katılanların yapmış olduğu diğer yarışmacılar hakkındaki yorumlardan öteye geçemeyecek şekildeki sosladığı tarihsel gerçeklerin ışığındaki yol gösterici yazılarının sonunda da “çalışma odaları” nın aslında saraylarda olması gerektiğini ve bunun bir şımarıklık olmadığını tam tersine prestij meselesi olduğundan da söz edip, Avrupa ülkelerinden örnekler vererek, Yeni Osmanlıcılığını da bir güzel bizlerin bilinç altına kendince yaptığı siyaset mühendisliğince sokuşturmaya çalışmaktadırlar kelle paça sever, mızraplı tambur ve gazeteci-tarihçi üstatlarımız
