LONDRA’DA BİR DAİRE ALALIM

Berkeley ve The Prudential ortak girişimi St. Edward tarafından Londra’da hayata geçirilecek 375 Kensington High Street projesi

Gayrimenkul sektörünün deneyimli markası Berkeley ile The Prudential ortak girişimi St Edward tarafından hayata geçirilen 375 Kensington High Street Projesi, dünyanın önde gelen gayrimenkul danışmanlık şirketi Triangle Group ve Jones Lang LaSalle işbirliğiyle Türkiye’de tanıtıldı.

Toplantıya Berkley Group Genel Müdürü Paul Vallone, Triangle’ın kurucusu ve CEO’su Metin Güvener ile Jones Lang LaSalle Direktörü Tim Wright katıldı.

2010’DA İNŞASI BAŞLADI

Finans, iş, kültür ve moda merkezi olan Londra’nın Royal Borough of Kensington ve Chelsea bölgesinde yükselecek projenin inşasına 2010 yılının son aylarında başlandı. Londra’nın sembolik yapıları olan Kensington Palace, Royal Albert Hall, Victoria and Albert Museum, Harrods ile Exhibition Road’daki Cultural Quarter’ın bulunduğu bölgede yer alan projenin gayrimenkul yatırımı olarak yüksek kazanç getirmesi bekleniyor.

FİYATLAR

375 Kensington High Street Projesi, Charles House, Wolfe House ve Trinity House ismini taşıyan üç bloktan oluşuyor. Projede büyüklükleri 48 m2 ile 136 m2 arasında değişen 1,2 ve 3 odalı 243 adet lüks apartman dairesi ve penthouse daire bulunuyor. Daireler 805 bin ile 6 milyon 500 bin pound arasında değişen fiyatlarda satışa sunuluyor. Kent hayatı ile sükunet bir arada 375 Kensingthon High Street Projesi, dünyanın en hareketli metropollerinden biri olan Londra’nın canlı kent hayatını huzur ile buluşturuyor. Uluslararası ödüllü mimarlık firması Squire and Partners tarafından tasarlanan proje, Londra’nın geleneksel bahçeli meydanlarından esinlenerek tasarlanan avlusuyla aydınlık, ferah ve sessiz bir yaşam alanı yaratıyor. Projede yer alan 243 dairenin çoğu balkon, teras ya da bahçeye açılarak yaşam mekanlarında devamlılığı sağlıyor. 5 yıldızlı otel konforu 375 Kensington High Street Projesi, konut tasarımında yeni standartlar belirlemenin yanı sıra sakinlerine beş yıldızlı otel hizmeti sağlıyor. Harrods’ concierge görevlisi haftada 7 gün 24 saat ziyaretçileri karşılıyor ve daire sakinlerinin günlük ihtiyaçlarına yanıt veriyor. Projenin sakinleri, yüzme havuzu, kişisel antremana uygun fitness salonu, sauna, spa, duş ve soyunma odalarından oluşan özel bir dinlenme kompleksinden yararlanabiliyorlar.

2012 Olimpiyatları Londra’nın çekiciliğini artıracak

Berkley Group Genel Müdürü Paul Vallone, toplantıda yaptığı açıklamada 2012 Olimpiyatları’nın Londra’nın iş ve sosyal hayatını hareketlendireceğini ve bu nedenle kentin yatırımcı için cazibe merkezi olmaya devam edeceğini söyledi. Berkeley Group’un 1976 yılından bu yana 30 bini Londra’da olmak üzere 50 bin konuta imza attığını belirten Vallone, “Biz çok sayıda konut üretmeyi hedeflemiyoruz. Amacımız, doğal ve tarihi yapıyı koruyarak sürdürülebilir kent anlayışını yaygınlaştıran projelere imza atmak. Biz sürdürülebilir kent anlayışı ile hayata geçirilen projelerin yatırım değerinin daha hızlı arttığına inanıyoruz” dedi. Vallone, Londra’nın kültür, tarih ve iş hayatının buluştuğu Kensington’da yükselecek 375 Kensington High Street Projesi’nin Berkley Group’un çevreci ve sürdürülebilir kent anlayışını yansıttığını sözlerine ekledi. Triangle Group’un kurucusu ve CEO’su Metin Güvener ise konuşmasında, Triangle’ın hizmet anlayışına ve projelerine değindi. 1996 yılından bu yana yatırımcı odaklı iş anlayışı ile hizmet verdiklerini söyleyen Güvener, Triangle’ın ailelerin çocukları için yaptığı uzun vadeli planlamada, eğitim, servet yönetimi ve gayrimenkulün buluştuğu noktada yenilikçi çözümler üretmeyi temel ilke edindiğini belirtti. Metin Güvener, “Finansal ve hukuki danışmanlığı da içine alan gayrimenkul alım sürecinde, yatırımcılar ile birlikte çalışıyor, onların ihtiyaçları doğrultusunda yatırım stratejileri geliştiriyoruz. Bu çalışmalarımızın yanı sıra, gayrimenkul sektöründe faaliyet gösteren, bankalar, avukatlık firmaları ve gayrimenkul geliştirme firmaları başta olmak üzere profesyonellere de çözüm ortağı olarak destek veriyoruz” dedi. Metin Güvener, 375 Kensington High Street Projesi’nin Triangle’ın yatırımcı odaklı iş analıyışını ortaya koyan önemli projelerden biri olduğunu söyledi ve sözlerine şöyle devam etti: “Bu proje, 2012 yılında konut fiyatlarının yüzde 30 büyümesinin beklendiği Londra’da güvenilir bir yatırım fırsatı yarattıyor. Proje ile iş dünyasının yanı sıra çocukları Londra’da eğiitm gören ve kentin merkezinde ev arayan ailelerin ihtiyaçalarına yanıt vermeyi hedefliyoruz.” Metin Güvener, önümüzdeki dönem hayata geçirecekleri yeni projlerle Türkiye-İngiltere arasında büyümesi hedeflenen ticaret hacmine katkıda bulunmak istediklerini söyledi. Güvener, “2011 yılının ilk aylarında, Başbakanımız Tayyip Erdoğan ile İngiltere Başbakanı David Cameron, şu an 9 milyar dolar olan iki ülke arasındaki ticaret hacminin, 2016 yılına kadar 18 milyar dolara yükselmesi hedefini koydular. Biz de Triangle Group olarak bu ticaret-yatırım köprüsünün kurulmasına gerek yeni projelerle gerekse sektörü bilinçlendirmeye, bilgilendirmeye yönelik düzenleyeceğimiz seminer ve konferanslarla destek vermeye devam edeceğiz” dedi.

Bir gazete ve internet haberi olarak karşımıza çıkan bu mufassal yazının, dünyanın her köşesinde en iyi yatırımın gayrimenkul olduğunu bilen ve anlamış olan özbeöz vatan evlatlarını hedef aldığını görüyoruz. Evet, doğrudur, Londra gibi bir şehrin, tarihi dokusu ile karakteristik mimari yapısına aykırı olarak son zamanlarda hangi akla hizmet olacaksa (buradaki akıl Pound olarak değerlendirilebilir) izin verilen nadir projelerden biri olmasına rağmen kaçırılmayacak olan bir fırsattır. Fiyatları göz önüne aldığımızda, bu projeye yatırım yapmanın da aslına bir yatırım olması nedeniyle azami hassasiyet gösterilmesi gerekir ki, biz işin ekonomik boyutundan ziyade sosyal ve kültürel yönleriyle ilgilendiğimizden bu azami dikkati, ekonomik anlamda ülkemizin önemli takip ve izleme ile görevli kuruluşlarının izlemesi ve takip etmesi gerektiğine inanarak, konumuza dönüp, bu yatırıma girişecek olan özbeöz vatan evlatlarının hangi saikle hareket ettiğini düşünerek kendi çapımızda eğlenmeye çalışalım.

Londra şehrini nasıl anlatırsınız, bir şehir olarak nasıl tanımlayabilirsiniz? Elbette bunu yaparken, şehrin ruhunu ortaya koyan her türlü ayrıntıyı, detayı göz önünden ayırmayınız ki işin eğlenceli yanını kaçırmayın. İki katlı otobüslerini, telefon kulübelerini veya tüm şehri kaplayan tuğla dokuyu unutmadan okumaya devam ederseniz, ülkemizde en değerli yatırımın gayrimenkul olduğu gerçeğini kavramış olan ve ellerindeki parayı nereye koyacaklarını bilemeyenler artık bu ülkede kaç tane ev, dükkân, han, hamam, plaza, gökdelen ne alırlarsa alsınlar birazda Kayserili hacıağa iş adamı imajından uzaklaşabilmek ve müzayedelerde yatırım olarak Şeker Ahmet Paşa resimlerini aldıktan sonra bakıp bakıp ulan bunda ne var bu kadar çok para ediyor diye kendi kendine soran parası bol ama kültürü kıt özbeöz vatan evladı olmanın ötesine geçebilmek için yukarıda ayrıntılarını okuduğunuz ve ağzınızla gülmekten çok başka yerlerinizle güldüğünüz Londra’nın göbeğinde herhalde yakın bir gelecekte aklı başındaki yöneticiler tarafından tarihte kötü izler bırakmamak üzere yok edilecek olan gayrimenkul projelerine para yatırmayı da lükse ve soyluluğa açılan bir kapı olarak değerlendirmekte olduğunu görerek kendinizden geçeceksiniz.

Sevgili kardeşim bana şöylesine bir görüntü anlatmıştı: Londra’da ev alanlardan malum olduğu üzere birileri, neredeyse duvar büyüklüğündeki bir ekran boyutundaki televizyona bakarak yaşamaktaydı şehre kıçını dönerek. Bu manzara bile içinde bulunduğu durumdan başka bir şekilde görünmek isteyenleri tanımlayacak oldukça önemli bir tablodur. Ne içinde yaşamakta olduğu şehrin insanıyla iletişimi olan, ne de pubları, konserleri, sinemaları, tiyatroları, sergileri, kütüphaneleri ve müzeleriyle. Yapabileceği tek şey, saymakta bile zorlanacağınız kadar parayı tıpkı kendi ülkesindekinin bir benzeri olan Londra’nın göbeğindeki ucube bir betonarme apartman dairesine yatırmaktan başka bir şeyden anlamayan ve üzerinden hiçbir zaman çıkmayacak olan çizgili pijaması ile kıçını kaşımaktan kurtulamayacak olan iş bilir çavuşlarımızdır onlar. Bir de adına cip dedikleri devasa arabalarla şehrin en işlek caddelerinde dolaşırken açık camlarından yeri göğü inleten bol çıstak çıstak ritimli müzik seslerini yaymaktan da büyük keyif alırlar.

Bunları dünyanın birçok büyük şehirlerinde gördüğünüz an tanıyabilir ve özbeöz vatan evlatlarının birikmiş servetlerini yapacakları yatırımlarla nasıl daha iyi değerlendirebileceklerine dair yukarıdakine benzer projelerin tanıtımlarına iş bilir CEO’lar olarak girişebilirsiniz.

Son söz: İşini bilmeyen çavuşlar, döner kıçını avuçlar.

LONDRA’DA BİR DAİRE ALALIM” hakkında bir yorum

  1. Belki ihtimal vermeyebilirsin ama bence bu dairelerin hepsi satılır. Hepsini paralı Türkler alacak değil tabii. Fakat dünyadaki krizden, talebin büyük miktarının yerel olduğundan dolayı, en az etkilenen ülkelerden biri olduğu için Türkiye, potansiyel alıcıların bulunduğu bir ülke.

    Yanlış hatırlamıyorsam bu sene yada geçen sene, dünyanın en pahallı evi/dairesi Londra’da satıldı, £35 milyon mu ne gibi uçuk bir rakamla. Dolayısıyla satarlar. Zengin Rus ve Ortadoğulu alıcılar çıkacaktır kesinlikle, önemli olan cilalanma şekli!

Yorumlar kapalı.