Ne güzel değil mi ülkemizde yapılan üniversite giriş sınavlarının ilk deneyimlerini yaşamış olan bireylerinden birisi olarak 2011 yılında ortaya çıkan sınav rezaleti üzerine birkaç söz söyleyebilme hakkını yıllar öncesinden kendimde bulmaktayım, şu tesadüflere bakın ki, sınava girme becerisini gösterebilmiş yaklaşık 1 milyon 700 bin kişi ile onların ebeveynleri ve yakın akrabalarını da işin içerisine katarsak ülkenin neredeyse yüzde 10’luk bir kısmını doğrudan ilgilendiren bir süreçtir bu hayati sınav.
Yıllar öncesinde ortaya çıkan yine böylesine bir rezalet nedeniyle iptal edilen sınav sonrasında, gösterdiğimiz büyük performans sayesinde sınavı kazanabilme başarısını göstermiştik.
Üniversite giriş sınavlarının yapılmaya başlanmasının ilk yıllarında yaşananlar oldukça naif ve bir o kadar da ileride yaşanacak olan süreçlerden çok farklıydı.
Sınavın soruları ile cevapları aynı kitapçık içerisindeydi, orta öğretim döneminde uygulanmakta olan birçok farklı model mevcuttu bunlar içerisinde edebiyat ve fen kolları tercihleri ile kendi içerisinde değişiklik gösteren ders seçimleri vardı.
Yapılan sınavlarda da bu seçimlere göre farklı kategorilerde soru seçenekleri mevcuttu. Örneğin fen kolunda modern matematik dalında ders görmüşseniz, üniversite sınavında size verilen kitapçıkta ilgili bölümündeki soruları yanıtlamak durumundaydınız veya siz edebiyat bölümünde modern mantık dersi görmüşseniz, üniversite sınavında size verilen kitapçıkta yine ilgili bölümdeki soruları yanıtlamanız gerekmekteydi.
Gözünüz önüne getirin elinizdeki soru kitapçığında bir çok bölüm var, modern mantık soruları başlığı altında bir bölüm, modern matematik soruları başlığı altında bir bölüm ve bunun gibi değişik bölümlerden oluşmuş bir soru kitapçığı ve siz sınava girdiğiniz zaman, elinizdeki tüm bölümlere ait soruları ile onların cevap şıklarını da sorunun altında görebiliyorsunuz ne kadar güzel değil mi?
Sınav esnasında aklınızı bir şeyler çeliyor ve diğer bölümlere bakmak geliyor, örneğin siz kimya bölümündeki kazık bir redoks problemini çözmekle boğuşmaktasınız, ya bir de şu modern mantıkta ne sorusu varmış diye soru kitapçığındaki o bölümü açıyorsunuz a, bir de bakıyorsunuz ki cevabını bildiğiniz acayip dandik bir soru, hemen kendi kimya bölümünde boğuşmakta olduğunuz redoks problemine ait sorunuzdaki cevabının aynı olduğunu bildiğiniz seçeneği işaretliyorsunuz.
Örneğin iki sorunun cevabı da (a) şıkkıdır, sizin bölümünüzdeki kimya sorusunun cevabı ile diğer bölümdeki dandik modern mantık sorusunun cevabı aynıdır çünkü tüm soruların cevap anahtarı aynıdır.
Üniversite sınavlarının ilk yıllarındaki bu ve buna benzer yöntemleri kullanarak avantaj sağlamış herhalde binlerce öğrenci mevcuttu, sonrasında ise üniversitelerin açıkladığı bir puan sistemi vardı ki bunun inceliklerini bilebilmek ve takibi ise bambaşka bir uzmanlık alanıydı, tüm bu oluşumlar ve geçen zaman içerisinde yetkinleşen öğrenciler ile sınav sistemi çok ciddi bir eleme sınavına dönüşerek gerçekten eğitim ve öğretim kalitesinden asla şüphe edilmeyecek üniversiteler ile yüksek okulların bilgi ve yeteneğini test ederek kapısından içeri girmeyi hak ettiğine karar verdiği öğrenciler ile eğitimlerine devam etmekteydiler.
Üniversite sınavlarının anatomisinde görev alan kişilerinden birisinin şu sözlerini unutmak mümkün değildir, “ Sınavlarda öğrencilere hazırlayacağım sorular ile o kadar çok iç içe yaşamaktayım ki Beşiktaş’tan geçerken sahildeki topları gördüğüm zaman aklıma geometrideki silindir ile ilgili sorular gelmekte” diyebilen bir eğitimcinin varlığından dahi haberdar olmak o sınavların ne kadar ciddi hazırlandığının bir kanıtıdır adeta.
İşte üniversiteler ve yüksek okullarda hatta liselerde bile gerçek eğitim ve öğretimin yapıldığı kalite ve kantitesinden kimsenin şüphe edemeyeceği önümüzün açık olduğu zamanlardı bu zamanlar.
Ne zaman ki 80’li yıllara gelindi ve Y.Ö.K kuruldu, çöküş o zaman başladı, artık okullara alınan öğrenciler kokulu silgi kullanan ve o güne kadar ülkede yaşanan ve yaşanmış olayların ne olduğundan habersiz adeta uzaydan gelen yaratıklarmışçasına, sessiz sedasız ve her seferinde adları değiştirilerek yapılan sınavlar ile verdikleri eğitim ve öğretimin kalitesinin ne olduğu her zaman tartışılabilir, bir sürü, kadrosuz, yeni açılan merdiven altı, adı üniversite olan ama kendisinin ne olduğu belli olmayan okullar ile 45 günde dahi mezun veren eğitim fakülteleri ile bu günlere gelindi.
Bütün bunların üzerine bir de özel üniversiteler yasası ile artık ne eğitim ne de öğretim kaldı, şimdi bir yaygaradır gidiyor elbette ki emek veren ve aslında beklenecek hiçbir şey olmamasına rağmen beklentisi olan ülkemin güzel ve yalnız insanlarının elbette ki yapılan haksızlığa isyanları olacaktır ki, yaşananlar daha iyi anlaşılabilsin.
Ne zaman ki sınavlar şifreli hale geldi o zamandan beri kimler nasıl ve ne şekilde iğne yapmasını bilmeden tıp fakültelerinden mezun oldu, kimler sistemin nimetlerini kullanarak istedikleri şekilde ve kendi yararlarına sistemlerini üretebildi. Elbette ki çoğalan ve çok çocuk sahibi olmaları istenilenlerdi bunlar.
Rahmetli dedem şöyle derdi bunlar çekirge sürüleridir evladım.