MODEREN SÜLEYMANİYE

Yapımı Finans Merkezi olacak Ataşehir’de devam eden kopya Süleymaniye Camii.

Kanuni Sultan Süleyman adı ile tarihe mal olmuş, büyüklüğü ve yaratıcı dehası ile bütün dünyada adı bilinen ve tanınan, çağdaşlarıyla birlikte anılan Mimar Sinan, dehası ve yarattığı eserleriyle yaşamış olduğu devri bütün ihtişamıyla bizlere yani neredeyse beş yüz yıl ötesine ve daha da fazlasına taşımayı başarabilmiş, bir büyük devletin adını ölümsüzleştirmeyi yarattığı eserleriyle sağlamıştır.

Büyük Sinan’ı mimarlığının ötesinde tanımak gerekir ki burada kısaca değinmekte yarar olduğunu sanıyorum, yine onun eseri olan İstanbul’daki su dağıtımını sağlayan ünlü “Taksim” meydanının da adını aldığı, döneminde henüz İSKİ gibi bir kuruluş ve sahip olduğu teknik donanımların olmadığı çağda, herkese yetecek kadar suyu nasıl ve ne şekilde mahallelere dağıtılacağının hesabı ve projesini yapabilmek her baba yiğidin harcı değildir, üstelikte hem Müslüman hem de gayrimüslim mahallelere eşit miktarda suyu tevzi edebilmek için mermer musluklarla proje yapabilirim diyen mimarı alnından öpmek gerekir ki, bütün bunlar Mimar Sinan’ı basit bir müteahhit olarak görenlere ithaf olunur.

Eserlerini incelemek ve dehasını anlamak isteyenler için her türlü imkân günümüzde mevcut olup, bizim derdimiz ise 21. yüzyılda ülkemizde halen mevcut teknik ve sanatsal birikime rağmen günümüzün sanatçıları ve teknik adamları tarafından neden aşılamadığını anlamaya çalışmaktır.

Büyük ustanın yarattığı Süleymaniye Camii İstanbul’un en önemli mevkiinde yer alan ve nereden bakarsanız bakın her yerden görülen, Üsküdar’dan, Beşiktaş’tan, Tophane’den, Kadıköy’den, Kasımpaşa’dan, Okmeydanı’ndan kısaca devrin İstanbul şehri olan her yerinden tüm ihtişamıyla görülen bir eserdir.

Koskoca bir Süleymaniye Camii, yerleşim ve mimari özelliklerine kısaca değinecek olursak, akla hayale gelmedik bir sürü ayrıntılarından söz etmek gerekir ki akla ilk gelenlerden birisi de, aydınlatma amacıyla camiin içerisinde yakılan mumlardan çıkan islerin bir noktada toplanmasını sağlayan is odası olup, toplanan islerin mürekkep imalinde kullanılması düşüncesinden kaynaklanmaktadır. Günümüzde ise is odası adıyla anılan yer insanlarımızın duvarlarına sevgililerin adları ile kaç tertip askerlik yaptıklarını yazdıkları bir tarihi eserin ötesine geçmeyecek kadar duyarsız ve andavallı olduklarını kanıtlayacak bir yer olmaktan öteye geçememektedir ne yazık ki.

Meraklıları, tarihe geçen bu muhteşem mimari eserin, inşasıyla ilgili birçok ayrıntıyı gerekli yerlerde bulabilirler ve Mimar Sinan’ın büyüklüğünü çok daha yakından tanıyarak değerlendirebilirler.

Günümüzde ise, maalesef geliştirilecek ve daha ileri yüzyıllara taşınabilecek bu evsafta bir eseri inşa edebilecek nitelikte bir mimar ya da mimarlar bulunamamakta ve İstanbul’un tarihine geçebilecek kadar iddialı şekilde ortaya konmaya çalışılan yepyeni bir eser olarak büyük vizyoncular tarafından bizlerin karşısına konmaya çalışılan çok çok kötü bir Süleymaniye Camii kopyasının ötesine geçemeyecek, İstanbul’un hiçbir yerinden görülmesi dahi mümkün olmayan, ihtişamı ve zarafetiyle İstanbul’un tarihine mal olan gerçek Süleymaniye Camii yerine son derece sapa bir yerde 21.yüzyıl inşaat teknolojisiyle 16.yüzyılı yakalamaya çalışan, inşası betonarme teknolojiyle sürdürülen modern dünyanın bilmem kaçıncı harikası olmaya aday henüz yapım aşamasında olmasına rağmen her yönüyle kayıp olan bu inşaatın bir an önce durdurularak yer ve mevkii çalışmalarının tekrar gözden geçirilmesiyle, İstanbul’a ve büyüklüğüne yaraşır bir şekilde yepyeni bir proje olarak dünya çapında açılacak bir yarışma ile belirlenecek bir taklitten fazlası olamayacak olan Süleymaniye Camii yerine, özgün ve bir o kadar da tarihe mal olacak yepyeni bir projenin hayata geçirilmesi gerektiği konusunda bir an önce karar verilmesini dilerim.