İstanbul’un her ne kadar sonradan değişik isimlerle anılacaksa da bilinen adlarıyla pek çok meyhanesi vardır. Her birisinin kendine özgü geçmişleri ve özelliklerinin yanında bizlerin belleğinde bırakmış oldukları anıları zaman zaman hatırlar, şöyle bir gülümseyerek geçmişte yaşanmış olan o güzel anları gözlerimizin önünde canlandırırız. Bazen de bu duyguyu, eski albümlere tekrar tekrar bakarken, üzerinde nereye ait olduğu yazılı olan kartonun içerisine yerleştirmiş olan fotoğrafı gördüğümüz zaman hissederiz. Okumaya devam et
Kategori arşivi: Kitap Eleştirileri
MİNO’NUN SİYAH GÜLÜ
Ezginin Günlüğü’nden tanıdığımız Hüsnü Arkan’ın, Mino’un Siyah Gülü isimli romanını okumaya başladığımız ilk sayfasından itibaren, aile bireyleri çerçevesinde cereyan edenleri ve ülkenin geçirdiği tarihsel sürece bağlı olarak yaşananları kavramaya çalışıyoruz.
Mino kimdir, Siyah Gül kimdir anlamak için sayfaları çeviriyoruz ancak yazar romanın karakter ve kişilerini seçerken kullandığı isimlerin birbirlerinin aynısı olmasından ötürü de kimin kim olduğunu anlamakta zorlanıyoruz, yazar bunun çözümü olan ayrıntıları da kitabın ileri bölümlerinde açıkladığından bizler anlayana kadar akla karayı seçiyoruz. Okumaya devam et
BİR BAŞKA İSTANBUL
İlk defa dinlediğiniz bir müziğin hakkında karar verebilmek ve derinliklerine varabilmek için o müziği birçok defalar dinleyerek her notasının üzerinizde uyandırdığı etkileri daha iyi hissederek beyniniz ve ruhunuzla kabul etmek ya da reddetmek gibi okuduğunuz her yeni kitabında üzerinizdeki etkilerini sayfalarını çevirdikçe anlayabilirsiniz.
Okuduğunuz kitap ya da dinlemekte olduğunuz müzik eğer bildiğiniz, tanıdığınız ve öncesinde benimseyerek baş tacı ettiğiniz birileri tarafından yaratılmışlarsa, bu sınavı çoktan kazanmış, sizin beyninizin ve ruhunuzun derinliklerine işlemeye fazlasıyla hak kazanmış demektir. Peki ya tam tersi olursa, bir türlü sevemediğiniz benimseyemediğiniz birileri tarafından yaratılmış ise işte o zaman sizinde, onlarında işleri zordur. Okumaya devam et
MUZUN SESİ
ÇUKÇUKÇUKÇUK
SUCK IT AND SEE
(Arctic Monkeys)
Yüreğimizin açılıp kapanan karıncıklarına dolan kan, bilmem kaç atmosfer basıncına eşit basınçla, beynimizin bütün kıvrımlarından geçerek, alt yarısından ikiye bölünmüş olan parçalarıyla, iki yanlarından ayrılmış kısımlarının uçlarında yer alan en uzak beş ayrı noktaya kadar ulaşarak tekrar geriye dönmekteyse, Ece Temelkuran’da, Ortadoğu’nun Paris’i Bayreuth’a, Oxford’tan yola çıkarak, bir zamanlar İstanbul’dan geçerek Persepolis’e kadar uzanan rally etaplarından oluşan güzergâhı takip edercesine, uzun ve soluklu cümlelerden zorla oluşturmaya çalıştığı kitabının yarısını, dizlerinin üzerine koyduğu laptopuyla tuvalette oturduğu zamanlarda sıçarken, diğer yarısını da dokuz ay boyunca kaldığı şehri, kendisine rehberlik ederek gezdirip dolaştırdığını söylediği Ghassan ile isimlerini saydığı, kendisine yardımcı olan ve yol gösteren kişilerin yaşadığı iç savaş anılarının sayesinde yazabildiğini, muz tutan bir el simgesiyle ifade etmeye çalıştığı, aslında o elin ne tuttuğunu bilen eski tüfeklerin kahkahalarla güldükleri, büyük bir roman ustasının “Git ve yaz” dedikten sonra ortaya çıkan yüzlerce kelimenin yan yana gelmesinden oluşan 277 sahifelik koca bir laf yumağını okuyunca ben ne yaptım diyerek başını iki yana sallayarak cık cık cık dediği, kendisinin çok kötü bir kopyası olmaktan öteye geçemeyeceğini, yaşanması da anlatılması da zor olan hayatların öykülerini okuyunca öğreniyoruz. Okumaya devam et
BABA VE PİÇ
Dünya üzerinde milyonlarca okuyucuya ulaşarak, üzerlerinde derin bir iz bırakıp, hayran kitlesi oluşturmuş yazı sanatının ustaları, geçmişte de günümüzde de sahip oldukları etkileri elde edebilmenin ve koruyabilmenin yolunu, tutarlılıklarını ve yaşam alanındaki inandırıcılıklarını sürdürülebilir olma yetileri sayesinde kazanabilmişlerdir. Okuduklarımızın her biri edebiyat harikası olmayabilir, zaten onların birer sanat şaheseri olup olmadıklarını tanımlanmakta da çok zordur, geçmişten bu günlere kadar gelen ve isimleriyle hayranlık uyandırabilenler gelecekte de tüm insanlar üzerinde aynı etkiyi uyandıracaklardır. Bizim sözünü ettiklerimiz ise günümüzde isimlerini duyuran ancak tutarlılıkları ve yaşamdaki inandırıcılıklarının tartışılabileceği, evrensel olmaya çalışan ancak yazdıklarının birkaç yabancı dile çevrilmesinden öteye evreselleşemeyen, aslında ulusal bile olmakta zorlananlar içindir. Okumaya devam et