KEMİK HİKAYESİ

Kayıkhanenin kuytusunda, insan yağından, kirinden ve terinden, simsiyah muşambaya dönmüş mitilleriyle yan yana duran yatakların üzerine serilenler ile teknelerin küpeştelerine aborda olanlar, vuvuzelayı elden ele dolaştırıyorlardı.

Beton Mustafa, derin bir nefes çekti vuvuzeladan, kan çanağına dönmüş gözerini belerterek siz kemik hikâyesini duydunuz mu? Diye sordu ehl-i vukufa, cevap verdi hepsi bir ağızdan kilise korosu misali; haşa, sümme haşa ne duyduk ne de işittik.

Birbirlerinin suratlarına bakıyorlardı, akşamın inen ışıklarında, nedir bu kemik hikâyesi de, nereden çıktı şimdi bu diye soruyorlardı zor seçilen ve sanki gözkapaklarında asılı duran iskandil kurşunu ağırlığını taşıyan gözleriyle. Okumaya devam et

SİNEMA BİLETLERİ

Onlar ortaokuldan beri çok iyi arkadaştılar. Yıllar sonrasında Memo, gösterime yeni giren bir filme gitmek üzere, Ali, Cengiz ve Can’a telefon ederek, Beyoğlu Emek Sinemasında bir arada olacakları cumartesi gecesini bir kez daha anımsattı.

Film gösterime yeni girmişti ama çokta eski bir filmdi bu, yıllar öncesinde gördükleri, adı “Ben, sen ve diğerleri” orijinal adıysa “Vincent, Francois, Paul and the others”  olan bu film bir zamanlar onları öylesine etkilemişti ki bu filmi tekrar birlikte izlemeyebilmek geçmişte yaşanmış o güzel günlere bir dönüş olacaktı sanki. Okumaya devam et

ADAM

Fenerbahçe Gülizar sokaktaki eski evin balkonundaydık. Kapı çalındı ve bir adam geldi yanımıza. Kocaman sesiyle hepimize merhaba diyerek kendisi için masanın kenarına konan iskemleye oturdu. Okumaya devam et